Güncelleme:
13.08.2007
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Barış, Demokrasi, Özgürlük ve Emekten yana ÇÖZÜM İÇİN

Ortak Bağımsız Adayları Destekleyelim!

Sertuğ Çiçek

22 Temmuz 2007 genel seçimleri ABD'nin Irak batağından çıkmak için İran'a saldırı planları yaptığı, Türkiye ekonomisinin bıçak sırtı dengede bulunduğu, Kuzey Irak'a askeri operasyon çağrıları ile darbe tehditlerinin yapıldığı koşullarda gerçekleştirilecek. Kürt-Türk, laik-dinci ve Müslüman-misyoner bölünmelerini kışkırtarak bizleri kendi peşlerine takmak istiyorlar.

Seçimler, düşmanlık yerine kardeşliği, savaş yerine barışı, milliyetçilik-ırkçılık yerine halkların kardeşliğini, tahammülsüzlük yerine hoşgörüyü, yasaklar yerine özgürlükleri savunanların sesini yükseltme zamanıdır. Bu sesin duyulur olması hem umutsuzlaşan solcuların yeniden canlanması, hem de egemenlerin atacakları adımlara dikkat etmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.

22 Temmuz seçimleri, demokrasi, özgürlük, barış, emek, kardeşlik taraftarlarının yeniden bir araya gelmesi ve seçim sonrasında da bu birlikteliği devam ettirmesi açısından tarihi bir fırsattır.

Emekten yana olanları, milliyetçiliğe-ayrımcılığa karşı olanları, barış isteyenleri aynı milletvekili adaylarının arkasında birleştiren Bin Umut Adayları ve Baskın Oran hepimiz için barışa, kardeşliğe, özgürlüklere uzanan birer köprü haline gelebilir; Kürt ve Türk halkı arasında, meclisle sokak arasında, Türkiye solu ile Kürt hareketi arasında sadece sembolik değil işlevsel birer köprü! Böylece yıllardır milliyetçilik-laik cephecilikle uyuşturulan toplumsal muhalefet yeniden canlanıp hak mücadelelerinde yeni bir dönem açabilir.

ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel ve SDP Onursal Başkanı Akın Birdal'ın Bin Umut Adayı olması bu yönde atılmış çok değerli bir adımdır. Türkiye solu ile Kürt hareketinin barış ve demokrasiye giden bir köprü inşa etmek üzere yeniden buluşması, seçim kampanyasıyla sınırlı kalmamalı, darbe ve savaş tehditlerine karşı toplumsal muhalefeti birleştiren bir çekim gücü yaratmayı hedeflemelidir. Ancak o zaman barış ve demokrasiye giden köprü sokaklar ve TBMM arasında da inşa edilebilir. Ancak o zaman bu köprü, vekil olma köprüsü olmanın ötesine geçerek yoksulların, emekçilerin, ezilenlerin mücadeleye katılmasını sağlayacak bir köprü olabilir.

Kürt hareketi ile Türkiye solunun bileşik etkisi, sesimizi duymak istemeyenlerin bütün meclis hesaplarını altüst edebilecek bir güce sahiptir. CHP'den yaka silken, ama gerçekçi bir seçim alternatifi göremeyen yüz binlerce vicdan sahibi solcu ile Kürt halkının birleşik gücü, Türkiye'de ibreyi yeniden soldan, emekçiden yana döndürebilir.

Yüzde 10'luk anti demokratik seçim barajını yıkarak meclise girecek Kürt halkının ve Türkiye solunun temsilcileri 23 Temmuz'dan sonra yeni bir muhalefet odağı olarak; önlenemez gibi görünen ırkçılığa, düşmanlığa, savaşa, neo-liberalizme karşı bir set oluşturabilir.

İşte bu nedenle, 22 Temmuz'a kadar Bin Umut Adayları ve Baskın Oran'ın meclise girebilmesi, 23 Temmuz'dan itibaren de seçim kampanyasında omuz omuza verenlerin birlikteliğini devam ettirmek için var gücümüzle çalışmalıyız.


Solda Bağımsız Ortak Aday Kampanyası

Birlik eğilimine güç ver

Hrant Dink kardeşimizin öldürülmesi, bu ülkedeki vicdan sahibi herkesi derinden sarsmıştı. Irkçılığın, savaş çığırtkanlığının, tahammülsüzlüğün, işsizlik, yoksulluk ve adaletsizliğin ulaştığı tehlikeli boyutlar karşısında, sadece cenazelerde omuz omuza veriyor olmaktan şikayetçi olmanın yetmediği ortadaydı. Özgürlük, eşitlik, demokrasi, adalet, halkların kardeşliği, barış ve refahtan yana olanların sesinin daha yüksek çıkmasını arzu ediyorduk.

Seçimler yaklaşıyordu ve hepimizin, her sol parti ve sendikanın sahip çıktığı ortak taleplerimiz vardı. Bu taleplerin meclis kürsüsünden dile getirilmesi biraz olsun nefes almamızı sağlardı. Soldaki hiç bir parti yada grup bu başarıyı tek başına elde edebilecek bir güce sahip değildi. Hem küçüktük, hem de anti demokratik yüzde 10 seçim barajı vardı.

Geriye kalan tek akılcı seçenek, soldaki partilerimizin, sendikalarımızın, kitle örgütlerimizin, derneklerimizin ve irili ufaklı gruplarımızın el ele vererek en temel (ve basit) taleplerimizi TBMM'ye taşıyacak ortak bağımsız adaylarla seçime hazırlanmasıydı.

Böylece; 1) CHP'nin solunda kalmasına karşın başka gerçekçi alternatif göremediği için CHP'ye oy vermekte olan yada sandığa hiç gitmeyen seçmenlere sol bir seçim alternatifi yaratacak, 2) CHP ile sosyalistler arasında kalan büyük boşluğu sandıkta ve sokakta doldurmaya aday sol bir çekim gücü oluşturacak, 3) Türkiye solu ile Kürtler/Kürt hareketi arasında gittikçe büyüyen uçurumda anlamlı bir köprü, barış ve kardeşlik diyenlerin köprüsünü inşa edecek, 4) Sağlanacak birlik sayesinde soldaki parti ve gruplara da, Kürt hareketine de mesafeli duran ve sayıları bütün örgütlü sosyalistlerin toplamından daha fazla olan partisiz solcuların yeniden harekete geçmesini sağlayacak bir heyecan dalgası yaratacak, 5) Ortak adaylar etrafında yapılacak ORTAK faaliyetler ile elde edilecek başarılarla umudumuzu, güvenimizi artırarak bu birlikteliği seçim çalışmasının ötesine taşıyabilecektik…

1965 seçimlerinde meclise giren 15 TİP milletvekilinin yarattığı havayı 42 yıl sonra yeniden solumanın mümkün olduğu iddiasıyla kolları sıvadık ve 17 Mart'ta ORTAK ADAY İSTİYORUZ KAMPANYASI'nı başlattık

Kısa süre içinde www.ortakaday.net sitesi aşırı trafik nedeniyle kilitlenmeye başladı. Gittiğimiz her eylemde imza atmak isteyenler kuyruk oluşturuyordu. Gördük ki bizim arzumuzu paylaşanlar hiç de az değil. Gelen imzalar arasında CHP, DSP, SHP, DTP, ÖDP, EMEP, SDP, TKP, Antikapitalist, EHP, TSİP, DSİP, İGD, ESP, HÖC, Halkevleri, Yurtsever Cephe, 10 Aralık Hareketi, SEH, İKP, DHB, Atılım, EKD, Yeşiller, Greenpeace, Cem Vakfı, Pir Sultan, Demokratik Alevi İnisiyatifi, Kafkas Derneği, Bergama çevre Platformu, ÇYDD, ADD, BİEP, 78'liler, 68'liler, Mazlum Der, İHD, Helsinki Yurttaşlar Derneği, KEG, Lambda, SGD ve burada hepsini sayamayacağımız kadar çok sayıdaki irili ufaklı dernek, kampanya, grup vb üyesi vardı. KESK, DİSK, Türk-İş, hatta Kamu Sen sendikalarının üyelerinden bile imzalar geliyordu. Kendisine solcuyum; emeğin, kardeşliğin yanındayım diyen hemen her çevreden kampanyaya ciddi bir destek akıyordu.
Soldaki örgütlü güçlere sesimizi daha iyi duyurmak için 15 Mayıs tarihinde kamuoyunda en çok tanınmış imzacıları öne çıkararak bir basın açıklaması yaptık:

"Yaklaşan genel seçimlerde emekten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana olan seçmenler için sol bir alternatif yaratmak zorundayız. Anti-demokratik yüzde 10'luk seçim barajını aşabilmek için seçimlere bağımsız adaylarla girilmesi gerekmektedir. Bağımsız adaylarımız CHP'yi artık sol ve demokrat olarak görmeyen sosyal demokratlardan adil bir barış isteyen Kürtlere kadar bütün sol kamuoyunca kabul edilebilecek ortak isimlerden oluşmalıdır. … Bu koşullar altında, sol partilerimizin kendi grup çıkarları üzerinden değil; solun genel çıkarları üzerinden hareket edebileceğine inanıyoruz. Solda duran bütün parti, grup, sendika, demokratik kitle örgütü yöneticilerini bu tarihsel sorumluluğa uygun davranarak üstlerine düşen fedakarlık ve sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyoruz."

Bu çağrı, 15 bini bulan imzacılarının çabalarıyla muhatabı olan parti ve örgütlerimiz üzerinde arzu ettiğimiz etkiyi yarattı. Kampanya'nın yarattığı tartışma ortamının da katkısıyla yerel inisiyatifler ve forumlar ortaya çıkmaya başladı. İstanbul'da Kadıköy İnisiyatifi oluştu, ardından İstanbul, Ankara ve İzmir'de forumlar; Hatay, Antalya, Denizli, Balıkesir, Giresun gibi illerde toplantılar yapıldı.

Kampanya için atılan her imza, yapılan her forum çok önemli bir işlev gördü; sesimiz daha net ve gür çıktı. Artık görev ve sorumluluk bu sesi duyan partilerimiz ve örgütlerimizdeydi. Bir an önce çoğumuzun gönül rahatlığıyla oy verebileceği ortak adaylarımızın belirlenmesi gerekiyordu.

Yaklaşık 3 ay boyunca hemen her parti ve çevre bir yandan kendi içindeki tartışmaları belirli bir olgunluğa ulaştırmaya çalışırken öte yandan diğer parti ve çevrelerle görüşmeler yaptılar.

Bu sancılı sürecin ürünü olan sonuçlar, herkesi yüzde yüz memnun etmese de, 22 temmuz seçimlerinde CHP'nin solunda, özgürlükleri, emeği, demokrasiyi ve barışı savunacak, TBMM'de bizim sesimiz olabilecek, gönül rahatlığıyla oy verebileceğimiz çeşitli adaylar koydu önümüze: ÖDP Genel Başkanı Mehmet Ufuk Uras, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, EMEP Genel Başkanı Abdullah Levent Tüzel, SDP Onursal Başkanı Akın Birdal, Azınlıklar Raporu yazarlarından Baskın Oran, çevreci Ali Özdemir, eski sendikacı Berkat Kar, KESK eski Genel Sekreteri Mustafa Avcı, Şair Şükrü Erbaş, 78'liler Türkiye Yürütme Kurulu Üyesi Nebi Ebci…

45 il 49 seçim çevresindeki bağımsızlar DTP, ÖDP, EMEP, SDP başta olmak üzere çeşitli çevrelerce desteklenen BİN UMUT ADAYLARI olarak kamuoyuna sunuldu.

Görüşmeler sırasında ortak adaylığı üzerinde anlaşma sağlanan ve ilk açıklamalarda Bin Umut Adayları listesinde yer alan Baskın Oran ve Metin Bakkalcı ne yazık ki daha sonra liste dışı kaldılar. Bu iki adayın liste dışı kalması İstanbul 2. Bölge ve Ankara'daki ortak aday aktivistlerinde hayal kırıklığı yarattı.

Ankara 1. Bölge'de Şükrü Erbaş tek aday olmasına karşın İstanbul 2. Bölge'de ‘Solda Ortak Bağımsız Aday’ olarak seçim kampanyasını başlatmış olan Baskın Oran ve Bin Umut adayı DTP İstanbul İl Başkanı Doğan Erbaş var. Bu bölgedeki güçler iki aday arasında dağılmış durumda olsa da bölgenin ve adayların özellikleri nedeniyle her iki adayın da başarılı olması mümkün.

Antikapitalist, her iki adayın da seçilmesini arzu etmekle birlikte yandaki ‘Neden Baskın Oran’ yazımızda açıklanan nedenlerden dolayı Baskın Oran için kampanya yapmaktadır. Ancak Ortak Aday İstiyoruz Kampanyası'nın bu konuda adaylardan birini tercih etmesi mümkün değildir. İmzacılarının kimisi Baskın Oran'ı, kimisi de Doğan Erbaş'ı desteklemek gerektiğini düşünen kampanya, iki adayın da seçilmesini dilemek ve imzacılarının İstanbul 2. Bölge'deki tercihlerine saygı göstermek durumundadır. Kampanyanın iki adayın sadece birisini desteklemesini beklemek doğru değildir.

Kampanyanın Türkiye solu ile Kürtler arasında açılmakta olan uçurumu biraz olsun kapatmaya, iki kesim arasında ortak temel talepler üzerinden bir köprü inşa etmeye; emekçi ve ezilen kitlelerle ilişkisini keserek Genelkurmay'ın sözcülüğünü yapan; özgürlükler yerine yasakları; demokrasi, insan hakları ve yurttaş yerine baskıları ve devleti savunan Baykal ve ekibinin kirletmeye devam ettiği sol kavramına yeniden hak ettiği prestiji sağlamaya yönelik çabası bir ölçüde amacına ulaşmıştır.

Kampanyanın gösterdiği en önemli şey, solda ciddi bir işbirliği ihtiyacı olduğu ve en ufak bir işbirliği umudunun bile çok sayıda kişiyi heyecanlandırıp harekete geçirdiğidir. Seçimlere nasıl hazırlanılması gerektiğine ilişkin tutumları nedeniyle Ortak Aday Kampanyası ve forumlar aracılığıyla bir araya gelen güçlerin darbelere, savaşlara, neo liberal saldırılara karşı 23 Temmuz'dan sonra da birlikte durmasını sağlamak, bu birlik eğilimini güçlendirmek hepimizin görevidir.
2008 yılı 1 Mayıs ve Nevroz'unu milletvekillerimizle kutlamak için, meclise tünel kazmak için, TBMM'nin sol kulağını açmak için ŞİMDİ SEÇİM KAMPANYASI ZAMANI.


Neden Baskın Oran

Türkiye'de yıllardır sağ rüzgar sert esmekte. Doğal olarak milliyetçilik ve ırkçılık yükselirken tahammülsüzlük artmaktadır. Adalet, refah, eşitlik, özgürlük, emekçi hakları, demokrasi vb temel taleplerin savunulması esen sağ rüzgar nedeniyle zorlaşmış ve davaların bayrağı zaman zaman İslamcı partilere kaptırılmıştır.

Toplumun genelinin gözündeki en büyük sol parti olan CHP ise sağ rüzgara kendini kaptırarak yurttaşı ve özgürlükleri savunmak yerine devleti ve yasakları savunur hale gelmiştir. Demokrasiyi darbeye,savaşı barışa tercih eden Baykal'ın CHP'si ile gerçek sol değerleri kararlı biçimde savunan sosyalist sol arasındaki uçurum özellikle son 8 yılda dev boyutlara ulaşmıştır.

CHP'den ve parlamentodan beklentisi olmayan sosyalistler için CHP'nin bu durumu bir şaşkınlık yaratmasa da kendisini solda gören geniş bir kesim bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. Solcuların geneli CHP ile birlikte daha devletçi, daha milliyetçi, daha laik cepheci, daha yasakçı, kısacası daha sağcı hale gelirken, küçük de olsa önemli bir kesim CHP ile bağlarını atmış ama gerçekçi bir alternatif görmediği için toplumsal mücadeleden düşmüştür. Bu kesimin küçüklüğünden bahsederken, sayılarının bütün sosyalistlerin toplamından daha fazla olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıyız. CHP sağa kaydığı için CHP'nin soluna düşen ama başka bir sol çekim gücünün de etkisi altına girmeyen bu kesim, esas olarak ‘devrimci’ yada ‘sosyalist’ değildir; parlamenter sistem içinde iyileştirmelere (reformlara) inanır; sendikaları devrim yapmak için değil, hak almak için örgütlerler; mitinglere ‘onurları için’ değil bir kazanım elde edeceklerini düşünüyorlarsa giderler; her iş bırakma eylemine katılmazlar, çoğunluğun desteğini almaya çalışarak kendilerini ve eylemin başarısını garanti altına almaya uğraşırlar…

Sosyalistler olarak, bu tür solcuların desteği olmaksızın mücadelenin kitleselleşemeyeceğini ve dolayısıyla kazanma şansının olmadığını görmeliyiz. En kolay ve basit hak kullanımı olan oy kullanmayı bile anlamsız görmeye başlamış bu kesime yeniden sol bir seçenek sunmak, sosyalistlerin görevidir. Sosyalist olmamasına, devrimi mümkün görmemesine karşın mücadeleye atılanların sayısı arttığında toplumsal mücadele, sol ve sosyalistler yükselişe geçer.

22 Temmuz seçimi, bu kesime bir alternatif sunarak heyecanlandırmak ve yeniden harekete geçirmek için ciddi bir fırsat sundu. Bu kesimi milliyetçiliğe karşı halkların kardeşliği, savaşa karşı barış, darbelere karşı demokrasi, yasaklara karşı özgürlükler, devlete karşı yurttaş, patronlara karşı emekçi diyen fikirlere, yani sola çekmenin, sosyalistleri yeniden ciddiye almalarını sağlamanın ilk adımı CHP ile sosyalistler arasında kalan büyük boşluğa sol bir alternatif koymaktan geçiyor. Bu alternatifi de öncelikle sosyalistler inşa etmelidirler.

Antikapitalist bu tür bir seçim alternatifinin oluşturulması amacıyla Ortak Aday İstiyoruz Kampanyası'nı başlattı. Soldaki partilerimiz ile DTP arasındaki görüşmeler sonucunda hedeflerimizle yüzde yüz uyuşmasa da bu yönde olumlu sonuçlar çıktı. Bunların başında da Baskın Oran'ın adaylığı geliyordu. Ne yazık ki Baskın Oran son anda Bin Umut Adayları olarak adlandırılan ortak bağımsız adaylar listesinin dışında kaldı.

Ancak yukarıda açıkladığımız nedenlerle toplumsal muhalefetin yükselmesi, solun yeniden hak ettiği önem, prestij ve güce ulaşması açısından Baskın Oran'ın adaylığını desteklemek ve başarısı için çalışmak gerekiyor. Baskın Oran ismi etrafında oluşan heyecan da, solun yeniden toparlanmasının yolunun nereden geçtiğine ışık tutmaktadır. Bu heyecan, Baskın Oran'ın seçimleri kazanma garantisi olmasa da, 23 Temmuz sonrası seçilecek bağımsız adaylar etrafında oluşacak genel demokratik muhalefet açısından çok değerli ve önemlidir.

SHP ve CHP seçmenlerinden, Kürtlere, aydın-sanatçılardan emekçilere değin aralarında sosyalist grupların da olduğu geniş bir sol kesimin desteğini alan Baskın Oran'ın seçilmesi yukarıda anlatılan türde bir sol alternatife ihtiyaç duyanlara büyük bir güven ve moral verecektir.

Tüm bu nedenlerden dolayı, İstanbul 2. Bölge'de Baskın Oran için var gücümüzle çalışmalıyız.


sayfa başına dön


 
gazete arşivine git kütüphane