Güncelleme:
09.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Sınıf Nedir?

Kişilerin hangi toplumsal sınıfın parçası olduğu konusu genellikle tartışma yaratır.

Kimin hangi sınıftan olduğu konusunda kullanılan kriterlerin başında statü, meslek, gelir ve yaşam biçimleri gelir.

Kişinin emek gücünü ücret karşılığı satması, kol emeği kullanması ve üretken olması da yaygın olarak kullanılan kriterler arasındadır.

Eğitim düzeyi, bilgi ve bilinç de sık kullanılan kriterlerdir.

Yanlış yaklaşımlar

Genel kabul gören bu yaklaşımlardan bütünüyle kopmadan marksist bir sınıf analizi yapılamaz.

Kişilerin sınıfsal konumları açısından olsa olsa eksik göstergeler olabilecek bu kriterlerin kullanımı sınıfsal analizde önemli yanlışlara neden olmaktadır.

En çok yapılan hata hayatını emek harcayarak, yani çalışarak kazanan herkese “emekçi” denmesidir. Böylece esnaf, yoksul köylüler, ücret karşılığı yöneticilik yapanlar ve hatta bazı küçük işletme sahipleri ile işçiler aynı sınıfsal kategori içine alınmış olur.

Küçük sermayedarlar (esnaf, köylülük, küçük işletme patronları) ile üst ve orta düzey yöneticileri “emekçi” olarak görmeyenler ise başka bir hata yapararak sadece kol emeğine dayalı çalışan emekçileri “işçi” olarak tanımlamakta, bunlar içinde de sadece sanayi işçilerine proleter demektedirler.

Sık yapılan yanlışlardan biri de bütün memurları “küçük burjuva” ya da “emekçi” olarak görmektir. Böylece genel müdürler, müsteşarlar, valiler ile onların emir ve denetiminde çalışanların hepsi aynı sınıfın üyesi olarak değerlendirilir.

Kişilerin gelirlerine bakarak sınıf analizi yapanlar köşebaşı bakkalını Lassa işçilerinden daha az gelir elde ettiği için “emekçi” olarak görürler.

Giyim, oturulan semt, dinlenen müzik vb’ne bakıp yapılan sınıf analizlerine itiraz eden pek olmaz. Bu anlayışa göre, örneğin, İstanbul Moda’da oturanlar burjuva ama Ümraniye’de oturanlar emekçidir. Hastanede çalışan hemşire ile kol işçisi eşinin hafta sonları şehrin eğlence yerlerine takılmaları onları burjuva mı yapar?

Öğrenciler çalışmadan yaşadıkları için “küçük burjuva” mıdırlar? Burjuvalar çalışmazlar mı?

Marks’ın “üretken emek” tanımından yola çıkarak işçi sınıfını sadece doğrudan artı değer üretenlerle sınırlandıranlar için temizlik işçileri proleter değildir.

İşçilik ile kol emekçiliğini özdeş görenler için güçlü kaslar gerektirmeyen işlerde çalışanlar, örneğin süpermarketlerdeki kasiyerler, Aselsan çalışanları işçi değildir.

Marksist sınıf tanımı

Marksizm sınıfı sosyal bir ilişki olarak görür. Bu ilişki sömürenlerle sömürülenlerin kavgasından, yani sınıf mücadelesinden ayrılamaz ve üretim sürecinde şekillenir.

Bireyin hangi sınıftan olduğu nesneldir. Yani o kişinin kendisini nasıl hissettiği ya da başkalarının onu nasıl gördüğü ile alakalı değildir.

Sınıfları ortaya çıkaran kafalardaki fikirler değil, sömürü ilişkisidir. Marks, sınıfların “sömürünün toplumsal yapıdaki yansıma tarzı” olduğunu söyler.

Bir işçinin kendisini işçi olarak görmemesi ya da patronların fikirlerini (sağ fikirleri) kabul etmesi onu işçi sınıfının bir parçası olmaktan çıkarmaz. Küçük bir dükkan sahibinin kendisini işçi olarak görmesi ve sol fikirlere sahip olması da onu işçi sınıfı içine sokmaz.

Bir kişinin sınıfı, onun üretim ilişkilerindeki yeri tarafından belirlenir. Birinin üretim ilişkilerindeki yerini belirlerken öncelikle o kişinin üretim araçları üzerindeki kontrolüne, üretim ve dağıtımın nasıl yapılacağındaki söz hakkına, başkalarının emeğini denetlemekteki rolüne bakılmalıdır.

Üretim sürecinde yukarıdaki kriterler açısından benzer konuma sahip olan topluluklar sınıf olarak tanımlanır.

Lenin şöyle der:

“Sınıflar, sosyal üretim sistemleri içinde işgal ettikleri yerler, üretim araçlarıyla ilişkileri, emeğin sosyal örgütlenmesindeki rolleri, elde ettikleri ve kullandıkları sosyal zenginliğin boyutları açılarından birbirlerinden farklı olan geniş insan gruplarıdır.”

Emekçi, işçi, proleter

Kapitalizm öncesinde de “emekçi” kavramı vardı. Kapitalist üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı yeni emekçi sınıfa “proleter” denildi. “Proletarya” ve “işçi sınıfı” kavramları aynı sınıfı tanımlarlar. Emekçi kavramı ise toplumda değişik anlamlarda kullanılmaktadır. Genel kabul gören anlayışa göre çalışan herkes emekçidir. İşçileri, köylüleri, esnafı ve küçük işletme sahiplerini kapsayacak biçimde kullanılmaktadır.

İşçi sınıfını değişimi yaratacak güç olarak görmeyen anlayışların benimsediği bu tanımın altında işçi sınıfının orta sınıflarla ittifak yapması fikri yatıyor. Ne var ki böylesi ittifaklar işçi sınıfının bağımsız taleplerini orta sınıflara bağımlı kılmaktadır.

Dünyayı sınıflar mücadelesi olarak gören marksistler açısından emekçi kavramının bu hali hiçbir işleve sahip değildir. Bu nedenle biz emekçi ve işçi kavramlarını aynı anlamda kullanarak, küçük burjuvazi, köylülük ve orta sınıfı ayrı ayrı tanımlayacağız.

“Köle”den “Ücretli Köle”ye

Sınıf, durağan bir kavram değildir. Üretim ve sömürü sistemi değiştikçe buna uygun olarak yenileniyor.

Sınıflar ilk ortaya çıktığında köle ile efendi vardı, feodal toplumda köle ve efendinin yerini köylü ve toprak ağası aldı.

Kapitalist sistem de biri diğerini sömüren, bu yüzden çıkarları birbiriyle çatışan iki ana sınıf yarattı: Kapitalist sınıf (burjuvazi) ve işçi sınıfı (proletarya).

Engels, Komünist Manifesto’ya yazdığı bir dip notta burjuvazi ve proletaryayı şöyle tanımlıyor:

“Burjuvazi ile, modern kapitalistler sınıfı, toplumsal üretim araçlarının sahipleri ve ücretli emek istihdam edenler kastediliyor. Proletarya ile ise, kendilerine ait hiçbir üretim aracına sahip olmadıklarından, yaşamak için emek güçlerini satmak durumunda olan modern ücretli emekçiler sınıfı kastediliyor.”

Kapitalist üretim ve sermaye birikim yöntemleri değiştikçe işçi sınıfı ve kapitalist sınıf da değişikliklere uğradı. Yeni işçi grupları ortaya çıkarken eskileri yok oldu. Üst düzey devlet bürokrasisi kapitalistlerle içiçe geçerek bu sınıfın önemli bir parçası haline geldi.

Kimler işçi sınıfının parçası

İşçi sınıfı, üretim araçlarını kontrol edemediği için yaşamını sürdürebilmek amacıyla emek gücünü üretim araçlarını denetleyen kapitalist sınıfa ücret karşılığı satmak zorunda kalan kişilerden oluşur.

Ücret karşılığı çalışan ve patron adına başkalarının emeğini denetleme, yönlendirme görevi olmayan, küçük de olsa üretim araçlarına sahip olmayan kişiler işçidir.

Memur statüsünde çalışanların yönetici olmayanları bu sınıfın parçasıdırlar.

Emeklilerin büyük çoğunluğu posası çıkarılmış, sömürülmek için ihtiyaç duyulmayan, kapitalist sınıfın işine yaramayan işçilerdir.

Ev kadınlarının çoğu da işçi sınıfının bir parçasılar. Zaman zaman işgücünün dışına itilen bu kesim işgücünün yeniden üretim maliyetini düşürmektedir.

İşsizler kapitalizmin yedek işgücü ordusunu oluştururlar. Gerektiğinde artı değer üretmek için kullanılmak üzere hazırda bekletilirler. Onlar da sınıfın bir parçasıdır.

Başkalarının yanında çalışmak zorunda kalan ve şehirlere göç eden topraksız köylüler de işçi sınıfının bir parçasıdırlar.

Kapitalist sınıf

Kapitalist sınıfı oluşturanlar büyük patronlar, generaller, üst düzey bürokrat ve devlet yöneticileridir. Bu kişiler üretim araçlarını kontrol eder ve sömürüden pay alırlar.

Kapitalist sistemde bu iki ana sınıf arasında kalan gruplar da vardır. Toplumlarda milyonlarca insan ne ücretli ne de başkasını sömürüyor. Bunların bazıları çok açık ki işçi sınıfının bir parçası.

Küçük burjuvazi ve köylülük

Küçük bir sermaye ile kar amaçlı çalışan kişilerdir. Sahip oldukları üretim araçları genellikle ancak kendi geçimlerini sağlayacak kadar kâr etmelerini sağlar. Esnaf (bakkal, kasap, berber, taksi sahibi, vb), küçük işyeri sahipleri (fırın sahipleri, kaportacılar, yayıncılar, kendi adına çalışan muhasebeciler, doktorlar, mühendisler vb) bu kesimin klasik üyeleridir.

Feodal üretim ilişkilerinin temel sınıflarından biri olan ve kapitalizm içinde yok olan köylülüğün modern sınıflar içindeki en önemli yeri küçük burjuvazidir. Küçük bile olsa kendi toprağı olan bütün köylüler küçük burjuvazinin bir parçasıdır.

Küçük burjuvazi genellikle muhafazakar ve kapitalizm taraftarıdır. İşçi sınıfı bölgelerini bile ideolojik ve politik olarak egemenliği altında tutabilmektedirler.

Sermayenin yoğunlaşması ve tekelleşmesi eğilimi nedeniyle küçük sermayedarların sayısı zaman içinde azalmaktadır. Büyükler küçükleri yutmakta, süpermarket zincirleri bakkalların yerini almakta, ‘profesyonel’ işler bile büyük firmalarca sunulmaktadır.

Yeni orta sınıf

Sermayenin yoğunlaşma ve tekelleşme eğiliminin doğal sonucu olan daha büyük üretim birimleri ortaya çıktı. Kapitalistler bu devasa işyerlerindeki gözetim ve denetim işinin önemli bölümünü çalıştırdıkları kişilere havale etmek zorunda kaldılar.

Bu kişiler genellikle işçiler üzerinde kontrole sahip olan maaşlı, profesyonel ve yönetici pozisyonlarda çalışıyorlar. Genellikle yüksek maaşlı ve görece bağımsız iş koşulları işçi kitlelerine göre tezat içindedir.

Bu denetim hiyerarşisi içinde ücret karşılığı emek gücünü satmak zorunda kalan ancak yaptıkları iş nedeniyle sermayenini işini gören bu kesim çelişkili bir sınıfsal konuma sahiptir.

Bu sınıfın üst ucu fiilen yönetici sınıfın bir parçasını oluşturan üst kademelerle içiçedir. Bakan, müsteşar ve genel müdürlerle sık sık görüşen daire başkanları, fabrikalardaki başmühendisler bu kesimde yer alır.

Bu sınıfın alt ucu da işçi sınıfıyla birleşir. Şefler, şube müdürleri, formenler, ustabaşılar bu kesime dahildir.

Yeni orta sınıfta yer alanları burjuvazi ve proletaryadan ayıran sınırlar bulanıktır. Orta sınıfların bağımsız bir pozisyonu yoktur. Hangi sınıfın güçlü olduğuna bağlı olarak kapitlistleri veya işçi sınıfını desteklerler.

Sınıflar mücadelesi

Toplumda yaratılan zenginliği kontrol eden kapitalist sınıf bu gücünü kendi çıkarlarını korumak amacıyla kullanıyor. Devlet, eğitim sistemi, medya, mahkemeler ve TÜSİAD gibi işveren kuruluşları aracılığıyla devamını sağlıyor.

İşçi sınıfı kapitalist sınıfın sahip olduğu zenginliğe sahip değil. Ayrıca ırk, ulus, cins, mezhep, statü, meslek gibi konularda yönetici sınıfın da körüklediği bir bölünmüşlük içinde.

Bu durum işçilerin kapitalizm karşısında yalnız ve güçsüz olduklarını düşünmelerine neden oluyor.

Ancak, işçiler kapitalist sınıfın saldırıları karşısında ortak çıkarlar için mücadele etmek zorunda kaldıklarında bu bölünmeleri ortadan kaldırabiliyor, kendisi için mücadele eden bir sınıf olabiliyorlar.

Yeni İşçi Demokrasisi; Sayı 7; Ağustos 1999

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön