Güncelleme:
14.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Faşizm Nedir?

Barbarlığın Son Haddi

1933’ten 1944’e kadar faşistlerin Hitler Almanya’sındaki iktidarları sırasında; altı milyon Yahudi, iki buçuk milyon Polonyalı, beşyüzbin Çingene, 473 bin Rus savaş mahkumu, yüzbin özürlü ve “akıl hastası”, onbinlerce sosyalist, komünist, eşcinsel ve diğer “sağlıksız unsur” yani yaklaşık on milyon insanı katlettiler. Faşizm, Maraş’ın Sivas’ın Çorum’un hergün, heryerde, sistematik bir biçimde yıllarca uygulanması, bu katliamlarda yapılanın binlerce katı bir terör demek. Faşizm lafını içini boşaltarak hertürlü baskı ve gericilik için, hatta parlementer rejimler için bir küfür gibi kullanmaya başlamak herşeyden önce böylesi bir katliamın çapını ve yarattığı terörü unutmak, yalnız sosyalistler için değil ama toplumun çoğunluğu için ne denli büyük bir yıkım ve tehlike olduğunu görmezden gelmek demek.

Naziler iktidara gelmeden önce bunları vaadetmiyorlardı, sadece Yahudileri Filistin’e geri göndermenin propagandasını yapıyorlardı. Nazi rejiminde ise kimse için özel yaşam denilen bir alan kalmadı. Kimin doğabileceğine, kimin doğamayacağına, kimin evlenebileceğine, kimin çocuk yapabileceğine devlet karar veriyordu. Onbinlerce “sağlıksız” insan zorla kısırlaştırıldı. Nazilerin kadınlar için sloganı “Çocuklar, mutfak ve Kilise” idi.

Okullardaki izci gruplarından, spor klüplerine kadar bütün örgütlenmeler; parti, sendika, dernek, vakıf vb kapatıldı. Yalnız sosyalist fikirleri savunanlar değil, dini gruplar ve bilimadamları da baskı gördü.

Faşizm sadece azınlıklara yöneltilmiş bir saldırı değildi. Hedefi işçi sınıfının örgütlülüğünü yoketmekti. İtalya’da faşist Mussolini iktidara gelerek yıllardır süren çetin işçi mücadelelerini bastırdı. Almanya’da yine faşizmin amacı 1. Dünya Savaşı’ndan beri devrimci kalkışmalarda bulunan Alman işçi sınıfının direnişini yoketmekti.

Hitler iktidara geldikten sonraki iki yılda işçi ücretleri %40 düşürüldü. İşçi liderleri, sendikacılar tutuklandı, işkence gördü, öldürüldü. İşçi örgütlerinin mallarına el konuldu. Faşist iktidar dönemi toplumun akla gelebilecek en korkunç şekilde baskı altına alındığı ve terörize edildiği bir dönemdi. Polis, asker vb güvenlik güçleri bu çapta bir terörü uygulamak için yetmez. Bu nedenle faşizm, diğer baskıcı rejim ve diktatörlüklerden farklı olarak sokakta sivil, kitlesel silahlı bir tabana ihtiyaç duyar. Ancak böyle aşağıdan kitlesel bir güç sayesinde bu çapta bir baskı ve terör uygulanabilir.

Kapitalizmin Ürünü

Faşist hareket iktidara, kapitalist sınıfın kendisini işçi sınıfı örgütlenmelerini tümüyle imha etmekle iktidarı tümüyle kaybetmek ikilemine sıkışmış hissettiği dönemde gelebilir. Ancak böylesi bir kriz anında kontrol edilmesi kapitalist sınıf açısından da zor olan sokaklardaki silahlı faşist çeteler bir kurtarıcı rolü oynayabilirler.

Faşist hareketin güçlendiği ve iktidara geldiği dönemler derin toplumsal kriz dönemleridir.Faşizmin iktidara gelmesi için iki koşulun var olması gereklidir: Birincisi, kapitalistler çaresizdirler. Öylesine çaresizdirler ki askeri polisiye yöntemlerle toplumu birarada tutamadıkları için, kaderlerini ideolojik olarak çılgınca şeyler savunan faşist çetelere bağlama riskini göze alırlar ve faşist hareketi bir iktidar alternatifi olarak desteklemeye başlarlar. İkincisi, faşist hareket zayıflamış ve bölünmüş durumdaki işçi sınıfını terörize etme gücünde bir kitleselliğe ve örgütlülüğe ulaşmış, işe yarar olduğunu kanıtlamış olmalıdır.

Kapitalizm 1. Dünya Savaşı’ndan çıktığında kendini ekonomık durgunluk ve devrimlerle kuşatılmış halde buldu. Rusya’da işçiler iktidarı almışlardı. Almanya’da 1919 ve 23’te devrim girişimleri olmuştu. Macaristan’da işçi cumhuriyeti Fransız askerleri tarafından bastırılabilmişti. İtalya’da fabrikalar silahlı işçilerin işgalindeydi. 1930’ların başında dünya ekonomisi tekrar krize girdi ve yeni devrimlerin ortaya çıkması ciddi bir olasılıktı. Askeri güçlerin miyonlarca işçiyi kontrol etmesi mümkün değildi.

Hitler’in çeteleri ise 400 bin kişilik Şok Birlikleri ile işçi örgütlerini yokedebileceğini iddia ediyordu.

Faşist hareket böylesi kitlesel bir tabanı nasıl kazandı?

Avrupa orta sınıfları krizin altında ezilmekteydi. İşçiler gibi krizin etkilerine karşı kollektif olarak dayanışmak veya mücadele olanakları ve krize bir çözümleri yoktu. Rekabet edemedikleri büyük kapitalistlerle mücadele etmeleri imkansızdı. İşçi hareketi krize kendi çözümünü dayatabilse orta sınıflar onun etkisine girebilirdi ancak Almanya’da durum böyle değildi. İşçi sınıfı savunma durumundaydı ve liderleri mücadeleye önderlik edemiyorlardı.

Orta sınıf açısından varolan bu liderlik boşluğunu Hitler ve Mussolini doldurdular. Kendi ekonomik yokoluşlarının ve statü kayıplarınınö krizin suçlusu, uluslararası Yahudi bankerler, Yahudi Komünistler, açgözlü işçiler, ‘Marksistlerin kuyruğundaki’ sendikacılardı.

Faşist liderler “küçük adamın” - küçük işadamlarının, askerlerin, devlet görevlilerinin, doktorların, avukatların- rezil rüsva olmuş saygıdeğer insanların savunuculuğuna soyunuyordu. Küçük burjuvaziyi düştüğü yerden kaldırıyor, ona bir kimlik ve eline bir mücadele bayrağı veriyordu.

Troçki bunu şöyle ifade eder:

“Faşistlerin politik sanatı, küçük burjuvaziyi proleteryaya karşı düşmanlık temelinde birleştirmektir. Durumu düzeltmek için ne yapılabilir? Önce kendi altındakilere saldır. Büyük sermaye karşısında iktidarsız olan küçük burjuvazi işçileri ezerek kendisini kurtaracağını düşünür”.

Ancak faşizm iktidara geldiğinde büyük sermayenin çıkarlarını temsil eder.

“..İktidardaki faşizm küçük burjuvazinin iktidarı değildir. Tersine, tekelci sermayenin en acımasız diktatörlüğüdür. Mussolini haklı: ara sınıflar bağımsız politika yapma yeteneğine sahip değildir. Büyük kriz dönemlerinde iki temel sınıftan birinin politikalarını uç noktaya vardırmak işlevini görürler. Faşizm onları büyük sermayenin hizmetine sokmayı başardı”.

Böylesi kollektiflikten uzak ve örgütsüz bir tabanı örgütleyebilmek için faşizm, kitlesel bir sokak hareketine, mahalleleri, okulları vb kontrol eden bir sokak gücüne ihtiyaç duyar.

Hitler bunun farkındaydı: “Kitlesel gösteriler, küçük adamın ruhuna, kendisi küçük bir solucan olsa da büyük bir canavarın parçası olduğu inancını kazımalıdır”.

Sonuç olarak faşizm, işçi sınıfının bütün örgütlülüklerini, bütün toplumsal muhalefeti yoketmeyi amaçlayan, bunun için işçi sınıfını bölen ırkçı, milliyetçi ideolojiyi kullanan, orta sınıf içinde örgütlenen bir kitle hareketidir.

Faşizme Karşı Mücadele

Faşizm deneyimlerinden ve Troçki’nin faşizm analizinden yola çıkarak faşizme karşı mücadele açısından üstünde durmamız gereken önemli birkaç noktadan birisi, faşizmin iktidara gelirse bunun nüfusun çoğunluğu için yani bütün işçi sınıfı için eşi görülmemiş bir felaket, baskı ve terör olacağı. Faşizm başlangıçta azınlıkları öne çıkarsa da aslında bütün işçi sınıfını hedef aldığı için faşizme karşı mücadelede işçi sınıfının mümkün olduğu kadar geniş kısmını birleştirmek gerekli ve mümkün.

İkincisi faşistlerin iktidarı bütün demokratik hakların, düşünce ve düşünceyi ifade etme hakkının sonu olacağından bu haklar, faşistlere bu hakları tanıyarak savunulamaz. Naziler siyasi tartışma yoluyla değil terörle büyür ve iktidara gelir. Bu nedenle diğer sağ ve gerici siyasi akımlardan farklı olarak Nazilerin siyasi ve diğer örgütlenmelerinin yasaklanması ve onlara fikirlerini ifade edecekleri platformların verilmemesini savunmak zorundayız. Nasıl kadınlara tecavüz edilmesi gerektiğini savunan bir siyasi partinin fikirlerini açıklama özgürlüğü demokrasi adına savunulamazsa Kürtlerin ve Alevilerin yokedilmesi gerektiğini savunan bir partinin de fikirlerini açıklama hakkından bahsedilemez. Aksine onlara bu hakkı vermek Kürtlerin hayat hakkını riske atmaktır.

Üçüncü nokta, faşist hareket açısından bir sokak hareketi olarak örgütlenmenin taşıdığı önem. Faşistler ancak mahallede, okulda, sokakta güçlü bir hareket yarattıkları takdirde çoğalabildikleri için buralardaki kontrollerine karşı mücadele etmek ve onları buralardan sökmek zorundayız.

Faşistleri durdurabilmenin yolu, onlara karşı mümkün olduğu kadar çok insanın katılımı ile mücadele etmektir. Küçük grupların izole bir şekilde faşistlerle fiziksel cepheleşmesi hem 1930’larda Almanya’da hem de 70’lerde Türkiye’de başarısız oldu. Troçki Fransa’da Komünist Parti böyle taktiklere başvurduğunda şöyle diyordu:

“Görev faşizme karşı savaşa artan sayıda işçiyi katmaktır.... maceralar sadece küçük ve militan bir azınlığı izole eder...

Aktif öz savunmadan yanayız... bu aktif öz savunma ancak işçi kitlelerinin öncelikle de sosyal demokrat işçilerin desteğini aldığında başarılı olabilir...”

Son olarak, faşist hareketin kitleselleşmesini engellemek için onun kaynağı olan egemen fikirlerle tartışmak zorundayız. Ayırımcılık, ırkçılık, savaş çığırtkanlığını teşhir etmeli ve faşistlerin güçlenmesine zemin hazırlayan sorunların işsizliğin, yoksulluğun, savaşın nedeninin kapitalizm olduğunu anlatmak zorundayız.

Eski İşçi Demokrasisi; Sayı 5; Haziran 1998

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön