Güncelleme:
06.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


SAVAŞA HAYIR !

"Bir savaş olasılığı, spekülasyon değil eylem meselesidir" diyordu Chomsky İstanbul'daki konuşmasında. Yüzde yüz haklı.

Savaşın nedeni

Savaşın mantığı Bush hükümetini daha fazla saldırıya yöneltiyor. Afganistan katliamı ABD'nin Orta Doğu petrolleri üzerindeki iktidarı için yeterli görülmüyor. ABD yönetici sınıfı bölgedeki gücünü artırmak için askeri güç kullanmakta kararlı.

Belirsizlikler

Filistin ve İsrail arasında derinleşen çatışmalar bölgedeki tek oyuncunun ABD olmadığını gösteriyor. Aralık ayında Powel Bağımsız Filistin Devleti taraftarı konuşmalar yapıyordu. Sharon'un karşı çıkışı üzerine ABD bu söylemini değiştirmek zorunda kaldı. ABD nereyi, ne zaman, kiminle ittifak halinde ve kime karşı bombalayacağını henüz bilmiyor. Biz de bilemiyoruz..

Ama bildiğimiz bir şey var. Savaş başlamadan önce savaş karşıtı bir hareket örgütlemek yapılacak en iyi iş. ABD, AB ve Türk hükümetinin endişeleri, her türden savaş karşıtı müdahalenin dengeleri bizim lehimize değiştirmekte önemli olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin çıkarı var mı?

Türk yönetici sınıfının bir bölümü savaş sayesinde Musul ve Kerkük'ün kontrolünü ele alabileceğini düşünüyor. Bunun anlamı Orta Doğu'da sınırların değişimine neden olacak büyük bir kara savaşı demek. Böylesi bir savaş için yüzbinlerce askerin ölümüne Kuzey Irak'a gönderilmesi gerekir. Türkiye yönetici sınıfının böylesi bir maceraya atılma tehlikesi bile savaşa karşı bugünden tutum almayı gerektiriyor.

Kürtlerin çıkarı var mı?

Irak savaşının Kürtlerin çıkarına olacağı yaygın bir görüş. Saddam'ın yıkılışı ile ortaya çıkacak olan bir istikrarsızlığın Kürtler'in yüzyıllardır özlemini duyduğu bağımsız bir devlet kurmalarına fırsat yaratabileceği olasılığı karşısında korkanlar ya da umutlananlar var. Türkiye, bu olasılığı bertaraf etmek için ABD'den garanti isteyenler arasında. Bu arada ABD Saddam Hüseyin'in yerine Halepçe'de kimyasal silah kullanarak 5000 Kürdün ölümüne yol açan ve şimdi Danimarka'da gözetim altında tutulan Nizar el-Hizraci'yi getirmek istediğini medyaya sızdırdı. Saddam Hüseyin de Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtleri ülkenin güneyine sürmeye başladı bile.

1991 Körfez Savaşı sırasında ABD kendi çıkarları için Irak'taki Kürtleri ve Şiileri kullandı. Ekonomik ambargo ve bombardıman altındaki masum Irak halkıyla ezilen Kürt ulusu arasında ABD'nin yarattığı bu çıkar çatışmasının bedeli ağır oldu. Irak'ta masum 500 bin çocuk ilaçsızlıktan ölürken, bir milyon Irak'lı Kürt mülteci yerinden yurdundan edildi. ABD, Türkiyeli dostlarına söz verdiği gibi, Saddam'ın yerine bölgede birlikte iş yapabileceği istikrarlı bir iktidar istiyor. Beş parçaya bölünmüş ezilen bir halkı birleştirecek bir Kürt Devleti veya azınlıklar lehine bir düzenleme sizce ABD, çok uluslu şirketlerinin ve silah tüccarlarının ne kadar umurunda..

Türk devletine güvenebilir miyiz?

Türk yönetici sınıfı Irak savaşının risklerinden korkuyor. Bu konuda haklılar da. Ancak silah alımı, borç ve kredi temini gibi konularda ABD ve kontrolü altındaki IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlara o kadar bağımlılar ki, ABD'den gelecek baskılara direnemezler.

Eğer, ABD savaşı başlatırsa, Türk hükümeti bunu desteklemek zorunda kalır. Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra, "bizi desteklemeyenler düşmanımızdır" diyordu. Türk devleti savaşı desteklemezse ABD'nin bölgedeki ikinci İsrail'i olma fırsatını kaybedebilir. Bölgesinde askeri ve politik anlamda güçlü bir alt-emperyalist olma konusunda önemli adımlar atmış olan Türk devleti için savaş olasılığı önemli fırsatları ve tehlikeleri içinde barındırıyor.

Savaşı durdurması konusunda Avrupa'ya güvenebilir miyiz?

Hayır! Avrupa hükümetleri, Somali'den Kosova'ya kadar bütün ABD saldırılarını desteklediler. Artan ABD hegemonyasını istememelerine rağmen, ABD'nin savaştan yenilgiyle çıkmasının yaratacağı gelişmelerden daha çok korkuyorlar. Bizim Avrupa'da güvenebileceğimiz tek güç tabandan örgütlenen savaş karşıtı hareketlerdir.

Savaşı durdurabilir miyiz?

Evet, savaşı durdurulabiliriz. Bunun için kitlesel desteğe sahip savaş karşıtı bir hareket örgütlenmek zorunda. Yönetici sınıfın en büyük korkusu savaşı kendi evinde kaybetme olasılığıdır. Bu, Vietnam savaşı sırasında ABD'nin başına gelmişti. Vietnam sonrası savaşlar daha hızlı ve yıkıcı yaşanıyor. Yöneticiler uzayan savaşların tetikleyeceği savaş karşıtı hareketlerden korkuyor. Savaş başlamadan önce protesto eylemlerini örgütlemek için çok nedenimiz var.

Savaş ve Sol
Savaş koşullarında zenginler hortumlamaya devam ederken yoksullar her zaman kaybediyor.

Savaş, sosyalistler açısından yaşamsal bir öneme sahip. Savaşlar kapitalizmin en yıkıcı ve en insanlık dışı yanını açığa çıkarıyor. Savaş karşıtlığını sosyalist mücadeleden ayırmak mümkün değil.

1917 Rus devrimi savaş karşıtı bir devrimdi. 1960'larda Avrupa ve ABD'de sol, Vietnam savaşı karşıtlığı üzerinden yükseldi. Afganistan savaşı sırasında Avrupa'daki anti-kapitalist hareket hızla savaş karşıtı harekete dönüştü.

Yunanistan, İngiltere ve İtalya'daki kitlesel savaş karşıtı gösteriler; Cenova ve Prag ruhunun devam ettiğini gösteriyor. Bu gösteriler şu an neo-liberalizmin askeri veya politik her biçimine karşı tutum alan merkezi bir çekim gücüne sahip.Yüzbinlerce gösterici savaş karşıtı eylemlere katıldı.

1991'de Türk devletinin Körfez Savaşı'nı desteklemesine karşı kitlesel bir rahatsızlık oluşmuştu. O zaman Turgut Özal 'bir koyup üç alacağız' iddiası ile savaşı destekliyordu. Savaştan bize kalan 1 milyonun üzerinde Irak kökenli mülteci, sefalet ve hala bedelini ödediğimiz faturalar oldu.

Körfez savaşı öncesinde SHP, Pendik'te yaklaşık 50.000 kişinin katıldığı savaş karşıtı bir gösteri örgütleyebilmişti. Ancak savaş başladıktan sonra 'iş işten geçti' diyen SHP liderliği, 'milli menfaatler' politikasının peşine takıldı ve bizler savaş karşıtlarını bir arada tutmaya devam edecek sosyalist örgütlenmelerin yokluğunu alabildiğine hissettik.

Bugün de toplumun büyük çoğunluğu Afganistan savaşı öncesinde olduğu gibi Irak savaşına karşı. Bu meşru zemini kullanarak savaş karşıtı hareketi örgütlemeye çalışmalıyız. Ecevit ve diğerleri Irak savaşına karşı olduklarını söylüyorlar. Ancak, savaş kararı alındığında ABD'nin kuyruğuna takılacaklar. Savaş karşıtı bir hareketin varlığı bu kararı almayı zorlaştıracaktır.

Savaş karşıtı hareket için gerekli fikirler

91'de Körfez Savaşı, 99 Balkan Savaşı ve son olarak Afgan Savaşı sırasında sosyalist solun savaş karşıtı bir hareket inşa edememesinin temelinde yanlış politik fikirler var. Irak savaşı sırasında "Ne Sam, Ne Saddam", Afgan savaşı sırasında da "Ne Taliban, Ne ABD" tutumu alan Stalinist ve merkezci sol asıl düşman ABD'ye karşı bir hareket inşa etme sorumluluğu hissetmedi. Taliban ve Saddam gibi rejimlerin baskıcı karakterleri nedeniyle emperyalizmin yenilgisi için mücadele etmemek bütün dünya halklarının esaretinin devamı anlamına geliyor.

ABD müdahalesine karşı gelişen savaş karşıtı hareket aynı zamanda içerdeki düşmanı yenmek için de mücadele etmek zorunda. Olası bir Irak savaşında işbirliğine soyunacak olan Türk yöneticileri karşımıza almak için anti-kapitalist bir politik tutuma ihtiyacımız var. 1991 Irak Savaşı öncesinde koca bir şehir jandarma barikatlarını aşa aşa Ankara'ya doğru yürüyordu. Zonguldak madencileri, aileleri ve onları destekleyen onbinler "Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı" sloganıyla ve Özal'ın işini bitirme güveniyle yürüyorlardı. Onları Mengen'de durduran ne devlet baskısı ne de korkuydu. Özal'ın siyasi ömrünü uzatan Irak Savaşı'nın başlaması oldu. Hükümet "milli çıkarlar" adına yürüyüşü yasaklarken, sendika liderleri de madencileri eve dönmeye ikna etti.

Savaş olasılığı bile "ulusal çıkarlar" bahane edilerek işçi eylemlerinin ve gösterilerin iptal edilmesini beraberinde getiriyor. Böylesi bir dönemde ulusal değil uluslararası çıkarları savunan; yönetici sınıfın milliyetçi politikalarını boşa çıkartacak politik fikirler vazgeçilmez bir öneme sahip.

Sosyalizmi parti diktatörlüğü olarak gören Stalinist sol, toplumdaki öfkeyi harekete geçirmek için gerekli olan birleşik cepheyi bürokratik bir işmiş gibi hayata geçiriyor. Sendikal ve sol liderlikler bir araya gelip eylem kararı aldığında, bu karar herkesin kendi üye ve taraftarlarını kendi pankartı arkasında eyleme getirmek için kullanılıyor. Böylesi yukardan aşağı örgütlenmiş, kompartımanlara sıkışmış bürokratik eylemler toplumdaki bölünmüşlükleri aşacak aşağıdan bir hareketin inşası için yeterli değil. Kapitalizmin yarattığı genç-yaşlı, işçi-memur, Türk-Kürt, Alevi-Sünni bölünmüşlüğünü aşabilmek ve aşağıdan kitlesel bir hareket örgütleyebilmek için bulunduğumuz alanlarda ortak faaliyetler örgütlemek, sıkı bir diyalog içinde olmak ve örgütsel çıkarlar değil genel çıkarlar etrafında biraraya gelmek zorundayız. Böylesi bir savaş karşıtı hareket inşa edebilmek için sınıflar mücadelesi tarihinden beslenmeli ve aşağıdan sosyalizm geleneğine sahip çıkmalıyız.

Antikapitalist; Sayı 14; Mart 2002

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön