Güncelleme:
06.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


SAVAŞA HAYIR !

11 Eylül'de New York'da Dünya Ticaret Merkezi ve Washington'da Pentagon'a yapılan saldırı 6 bini aşkın insanın ölümüyle sonuçlandı. ABD yönetiminin saldırıya karşı geliştirdiği tepki ise dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getirdi.

Çok sayıda sıradan insanın öldüğü bu eylemi desteklemek mümkün değil, ölümlerin acısını hepimiz hissedebiliyoruz.

George W. Bush'un "dişe diş, kana kan" yaklaşımı İkiz Kulelerde ölenlerden çok daha fazla insanın ölümüne yol açacak. Bu politikalar dünyayı bir ateş topuna dönüştürecek yeni bir silahlanma ve çatışma dalgasını beraberinde getiriyor. İnsan yaşamına gerçekten değer veriyorsak Bush'un savaşına hayır demek zorundayız.

Bush, saldırının "medeniyet"e karşı yapıldığını ve bu savaşı medeniyet adına vereceklerini iddia ediyor. Bush'un saldırıyı kimin gerçekleştirdiğine dair herhangi bir kanıt yokken Afganistan'ı hedef göstermesi bahsettiği medeniyetin namlunun ucunda olduğunu gösteriyor.

Bush başta Afganistan olmak üzere 60'tan fazla ülkenin terörü desteklediğini iddia ediyor. Bush, "ya yanımızdasınız ya da teröristlerle birliktesiniz" diyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD'nin açtığı savaşlar ve yaptığı müdahaleler sonucu 8 milyon insan yaşamını yitirdi. ABD'nin tepesinde oturduğu dünya ekonomik sistemi; IMF-Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar aracılığı ile zengin ve yoksul ülkeler arasındaki ve ülkeler içindeki eşitsizliği sürekli arttırdı.

15 milyon nüfuslu Afganistan açlıktan ölüme terkedilmiş durumda. Yiyecek ve suya ihtiyaçları var. Bush'un "medeniyeti" adına bombalanmalarına izin vermemeliyiz.

ABD yönetiminin çözüm üretmek gibi bir derdi yok. Bush açıkça bu saldırıyı dünyadaki Amerikan egemenliğini arttırmak için kullanıyor. ABD'nin emperyalist çıkarları için Ortadoğu ve Kafkaslara müdahale etmesine ve oraları kana boğmasına hayır demek zorundayız.

Bu savaşın dünyadaki gerici İslamcilara karşı olacağı iddia ediliyor ve "bırakalım ortaçağın karanlık güçlerini temizlesinler" deniyor. Afganistan'daki Taliban yönetiminin demokratik olmadığı son derece açık. Ancak ABD'nin müttefiki Suudi Arabistan çok mu demokratik? Dünya Ticaret Örgütü'nün toplantı yapmak için kaçtığı Katar rejimi çok mu farklı? ABD yönetimi gerici güçleri desteklemekten hiç çekinmedi. Usame Bin Ladin ve Talibanı destekledi ve finanse etti. Sovyetler Birliği'nin 1978'de Afganistan'ı işgal etmesi ardından geliştirdiği "yeşil kuşak" projesi ile İslami hareketleri komünizme karşı destekledi. Dolayısıyla ABD'nin İslam ile bir sorunu yok. "O zaman desteklemiş, ama şimdi bağırsaklarını temizliyor" da deniyor. Türkiye'den de bildiğimiz gibi devletin sözde bağırsak temizleme operasyonu devlet-çete ilişkilerini temizlemedi, hortumcular da tek tek salıverildi. Ama bu arada devletin baskısı daha da arttı. ABD'nin yürüttüğü savaş da aynı etkiyi gösterecek. Bush Kongre'den olağanüstü yetkiler aldı. Artık içerde demokrasiyi istediği gibi askıya alabilecek. Savaş durumunda bütün müttefikleri de böyle davranacak. Baskının arttırılmasını, demokrasinin daha da azaltılmasını istemiyorsak savaşa hayır demek zorundayız.

ABD'nin Ortadoğu ve Kafkaslar'a müdahalesi bölge insanlarının geleneksel değerlerine daha fazla sarılmasına neden oluyor. Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a tanklarıyla girmesi halkı İslami hareketlere daha sıkı sarılmaya ve İslamı bir mücadele bayrağı haline getirmeye sürükledi. Böylesi bir arka plan olmasaydı CIA istediği kadar Bin Laden'i veya Taliban'ı desteklesin bu gruplar halkın desteğini alamazdı. ABD ve müttefiklerinin baskı ve bombalarına karşı bölgedeki öfkenin islami hareketlere kaymasını istemiyorsak savaşa hayır demek zorundayız.

"ABD bugüne kadar teröristleri destekliyordu artık terörle mücadeleyi ciddiye alıyor" deniyor. ABD'nin dünyanın dört bir yanında savaşlar çıkartıp, askeri darbeleri desteklediğini, terörist grupları silahlandırıp ortalığı kana boğduğunu cümle alem biliyor. ABD hep kendi çıkarına hizmet edenleri destekledi. Hep ezenin yanında oldu. Hak almak, sesini duyurmak isteyenlerin karşısındaki silahlı devlet ve kontr-gerilla gruplarını destekledi. 12 Eylül 1980 darbesi olduğunda CIA ajanları "bizim çocuklar işi becerdi" (Our boys have done it) diyerek kadeh tokuşturdular. ABD yönetiminin çıkarları için kan dökmekten çekinmeden her yere müdahale etmesi, onu dünyanın en büyük ve gerici teröristi yapıyor. Terörist diye adlandırılan tüm gruplar birleşse ABD'ninki kadar vahşi, adaletsiz ve büyük bir terör dalgası estirmeleri mümkün değil. ABD'nin dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği askeri ve ekonomik terörizm sıradan insanları inanılmaz derecede öfkelendiriyor. Yeni bir savaş bu öfkeyi bileyecek. İnsanların çaresizlik içinde İkiz Kuleleri hedefleyen türden saldırılara yönelmelerini istemiyorsak ABD terörizmine ve savaşa hayır demek zorundayız.

Hükümetin hava sahasını ve üsleri ABD'nin savaş hazırlıkları için açması bizleri bu savaşın ortasına attı. Hükümet Irak Savaşı'nda olduğu gibi "bir koyup on alma" peşinde. Ancak Körfez Savaşı bizlere yoksulluk ve daha fazla baskıdan başka birşey getirmedi. Afganlı çocukların öldürülmesine ortak olmak istemiyorsak, askeri çözümlerin ülke içinde güçlenmesini istemiyorsak savaşa hayır demek zorundayız.

Bush savaş nağraları atmaya başladığından bu yana dünyanın dört bir yanından "savaşa hayır" çığlıkları yükseliyor. Kâr değil insan diyerek küresel kapitalizmin IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve G8 gibi kurumlarına karşı birleşik ve kitlesel bir küresel direniş yürüten hareketin bileşenleri şimdi savaşa hayır demek için seferber oldular. 29 Eylül'ü "savaşa ve ırkçılığa karşı küresel eylem günü" olarak belirlediler. ABD'de saldırı sonrası körüklenen milliyetçiliğe rağmen ABD ve dünyanın bir çok şehrinde savaşa ve ırkçılığa karşı eylemler örgütlendi.

Savaşa Hayır Platformu

İnsan Hakları Derneği'nin çağrısı üzerine İstanbul'da da 53 sendika, parti, sivil toplum örgütü ve dergi çevresini biraraya getiren savaş karşıtı bir platform kuruldu. Bu platform 29 Eylül etkinliklerini örgütledi. Önümüzdeki süreçte de savaşa hayır diyen küresel direnişin bir parçası olmak isteyen herkesle birlikte çalışmaya devam edecek. Türkiye'de savaşa karşı olanlar küçük bir azınlık değil. Yapılan kamuoyu yoklamaları toplumun yüzde 75'inin bu savaşa karşı olduğunu gösteriyor. Toplumun çok farklı kesimlerinden insanların birlikte ve kitlesel bir şekilde savaşa hayır diyebilmelerini sağlamak için İstanbul'dakine benzer kapsayıcı, birleştirici platformları her yerde oluşturmalıyız. Savaşa hayır diyen hiç kimse politik, etnik veya dini kimliği nedeniyle bu mücadele platformlarından dışlanmamalı. Savaşa hayır demenin ötesinde birbirimize koşul koymamalıyız. Ancak bu şekilde kitlesel ve birleşik bir mücadele cephesi oluşturabiliriz.

Antikapitalist Küresel Direniş Hareketi birleştiğimiz zaman kazanabileceğimizi, bu insanlık dışı sisteme mahkum olmadığımızı gösteriyor. Bu deneyimle savaşa karşı da durabilir, sömürü-kâr-savaş döngüsünü kırabiliriz.

Savaşa Hayır

ABD'deki 11 Eylül saldırısının ardından, savaş çığlıkları atılmaya başlanır başlanmaz dünyanın dört bir yanında savaş karşıtları da harekete geçtiler.

ABD yöneticilerinin liderliğindeki savaş çığırtkanlarının “intikam” ve “”savaş” naralarına karşı muhalefet dünyanın bir çok yerinde yükseliyor. Amerikadan Japonya’ya, Avustralya’dan İngiltere’ye, Almanya’dan Pakistan’a kadar uzanan savaş karşıtı kampanyaların ortak sloganı “savaşa hayır!”

İşte ABD'deki saldırının ardından daha onbeş gün bile geçmeden yapılan savaş karşıtı gösterilerden bir kesit:

ABD: Saldırıdan sonraki hafta yalnızca bir gün içinde 146 yerde savaş karşıtı gösteriler oldu. Portland'da 2.600 insan protesto gösterileri düzenledi. Berkley'deki California Üniversitesi protestoların en başındaydı. Orada 3.000 kişi gösteriye katıldı. Washington'da ulusal bir gösteri yapılacak.

İtalya: İtalya'nın başkenti Roma'da 10.000 kişilik savaş karşıtı gösteri yapıldı. Gösteriler diğer şehirlere de yayıldı.

Almanya: Geçen hafta 5000'in üstünde lise öğrencisi savaş karşıtı gösterilere katıldı. Ayrıca Hamburg'da 3000, Kassel'de 6.000, Stuttgart'da 1500 gösterici sokaklardaydı. Yaklaşık 1.100 kişi, üniversite kenti olan Freiburg'da gösterilere katıldı. Öğrencilerin protestolarına destek veren 85 ve 87 yaşlarındaki Lisa ve Richard Grubitz Berlin'de bu hafta sonu yapılan savaş karşıtı gösterilere katıldı. Richard şöyle diyor: "2. Dünya Savaşı'nda 6 sene boyunca askerlik yaptım. Birinci günde önümüzde 61 ölü, 60 yaralı vardı. Savaşın ne olduğunu gördüm. Savaş kitlesel katliamdır."

İspanya: Yaklaşık 500 kişi savaş karşıtı eylemler için ilk adımı attı. Birçok eylem planlanıyor.

Avusturya: Dünya Ticaret Merkezi'nin yıkılmasından 2 gün sonra Viyana da 500'ün üstünde insan gösteri yaptı. Çarşamba günü üniversitede yapılan toplantıya 150 kişi katıldı.

İrlanda: Dünya Ticaret Merkezinin yıkılışından sadece 3 gün sonra Belfast'ta 250 kişilik bir toplantı yapıldı. Aynı gece küçük bir kent olan Galway'de 250 kişinin katıldığı bir toplantı yapıldı.

İngiltere: Londra'da 4.000'i aşkın kişi Başbakanlık Konutu önünde savaş karşıtı "uyumama eylemi"ne katıldı. "Barış ve adalet için omuz omuza" diyen göstericilerden Terry Bowler şöyle dedi: "Üniversiteye yeni başladım, IMF, Dünya Bankası ve üçüncü dünya borçları üzerine çalışmak istiyorum. Ancak bu küreselleşmenin silahlı kanadı. Savaşı durdurmak zorundayız."

Glasgow'da 1.000'in üzerinde insan savaş karşıtı gösteriye katıldı. Gösterideki konuşmacılar arasında bir de itfaiyeci vardı. İtfaiyeciler Sendikası New York'ta ölen ailelere100.000 pound bağış yaparken savaşı kınıyordu.

Savaş karşıtı protestolara Manchester'da 400, Birmingham'da 300, Edinburg'da 200, Portsmouth'da 180 kişi katılırken Bradford, Todmorden, Hebden Bridge, Sheffield, Newcastle, Swansea, Cardiff, Milton Keynes, Brighton ve Cambridge'de de eylemler yapıldı.

Kim Kimdir?

Geroge W Bush, “demokrasinin çıkarları için terörizme karşı mücadele ettiğini” iddia ediyor. Ancak ABD yöneticileri ve destekçilerine yakından bakınca gerçekleri anlamak kolaylaşıyor:

George Bush (Şimdiki ABD Başkanı George W. Bush'un babası ve eski ABD Başkanı)

1960'lı yıllarda Vietnam savaşı sırasında CIA ajanı olarak çalıştı. Bu savaşta 2 milyon sivil ölmüştü. Kitle katliamları ve terör olaylarından CIA sorumlu tutulmaya başladığı dönemde CIA'nın başındaydı. 1973 yılında Şili'de gerçekleşen darbede CIA ciddi bir rol üstlenmişti ve bir yıl sonra yine CIA'in yardımlarıyla gerçekleşmeye başlayan Akbaba Operasyonları ile Latin Amerika'daki muhalif liderler öldürülmüştü. Akbaba Operasyonu ile Arjantin ve Şili'de örneğin sendikacılar uçağa bindirilip okyanusun üstünde uçaktan atılıyorlardı. Baba Bush'un son faaliyeti ise 1991 yılında gerçekleşen Körfez Savaşı ile çoğu yaşlı ve sivil olmak üzere 150.000 kişinin uçaklarla yapılan 12.000 sorti ile öldürülmesi oldu.

Dick Cheney (Başkan yardımcısı)

Baba Bush'un savunma konusunda danışmanlığını yapan ve Körfez savaşını itmede öncelikli rol oynayan, savaş yanlısı bir politikacı. Savaş yanlısı olmasının sebebi, hem kendisinin hem de eşi Lynn Cheney'in iki büyük silah şirketinin yönetim kurulu üyeleri olmaları.

Colin Powell (Devlet Bakanı)

Baba Bush zamanında genelkurmay başkanı olarak Irak savaşını yönetti. 1969 yılında Vietnam'ın My Lai köyündeki çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olan 400 kişinin katledilmesinden sorumlu. 1989 yılında Panama'da 10.000 sivilin öldürülmesiyle sonuçlanan ABD işgalinin liderlerinden. Bugün ise medyada barışçıl biri olarak lanse ediliyor.

General Pervez Müşerref

1999 yılında yaptığı darbe ile iktidarı alan bir askeri diktatör. Şu an ABD'nin en önemli destekçisi.

Teröristler(!) kim?

ABD'nin terörist olarak adlandırdığı bir çok insan aslında ABD'nin kendi politikaları için çalışan insanlardı. Çıkarlar değişti ve günah keçisi oldu bu insanlar. Bu "teröristlerin" geçmişi ABD'yi ele veriyor:

Saddam Hüseyin

1990 yılında komşu Kuveyt'i işgalinden beri batı onun terörist olduğunu söylüyor. Fakat bütün kariyeri ABD'nin desteğiyle gerçekleşti. 1963 yılında Saddam'ın partisi BAAS bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. Bu darbede bağımsız davranan hükümetten kurtulmak için CIA darbenin organize edilmesinde yardımcı oldu. Ardından da Irak Komünist Partisinin üyelerinin kitlesel tutuklamalarını da içeren terör eylemlerini destekledi. ABD, İran Şahı Pehlevi'nin 1979'da iktidarı kaybetmesinin ardından İran'a karşı Irak'ı destekledi. Saddam rejimi, Halepçe'de 5.000 Kürtün kimyasal bombalar kullanılarak öldürürken ABD'nin desteğini alıyordu. ABD, Kuveyt'i işgal edene kadar Irak'taki Saddam rejimini destekledi ve silahlandırdı.

General Noriega

Mart 1993'de CIA'nın yardımıyla Panama'nın diktatörü oldu. Zaten 1967'den beri CIA adına çalışıyordu. 1972 yılından beri uyuşturucu ticareti ile uğraştığı bilinmekte. Baba Bush'un CIA başkanlığı yaptığı dönemde Panama gizli servisi başkanlığına yükselmesi CIA tarafından desteklendi. 1980'ler boyunca Orta Amerika'da muhaliflere ait bilgiler topladı. Kontr-gerilla saldırılarının CIA adına yapılmasında anahtar kişiydi. Baba Bush 1983'de Panama'da Noriega'yı ziyaret etti. Ancak ABD'nin çıkarlarıyla çatışmaya girdiği için 1989 Aralık ayında ABD ordusu tarafından 10.000 sivilin ölümüne yol açan bir operasyon ile iktidardan indirildi.

Slobodan Milosevic

ABD'nin yine zorba olarak tanımladığı ve savaş açtığı Sırp lider. 1989 yılında iktidara geldiğinde batı dünyası tarafından memnunlukla karşılanmıştı. Amerikalı diplomat Richard Holbrooke tarafından "iş yapılabilecek bir adam" diye tanımladığında Miloseviç Arnavutlara karşı baskısını yoğunlaştırıyordu. 1995 yılında imzalanan Dayton anlaşması ile Bosna savaşı sonlanırken Miloseviç'in Sırbistan'da, Tudjman'ın da Hırvatistan'daki yeri sağlamlaştırılmış oldu.

ABD’nin Bozuk Sicili

1952'de ABD'nin desteklediği bir darbe sonucu hükümet yıkılıp Şah Pehlevi iktidara getirildi. 1979'a kadar 70 bin İranlı bu rejim tarafından öldürüldü.

1954'de ABD Guatemala hükümetinin devrilmesini destekledi ve 40 yıl boyunca gelip geçen diktatörlerin koruyuculuğunu yaptı. 120 bin kişi ilk darbe sonrası öldürüldü.

ABD'nin 1954'den sonra Hint Çini bölgesinde yürüttüğü politika ve Vietnam'a yaptığı müdahale sonucunda 4 milyon insan öldü.

1965'de ABD'nin desteği ile Dominik Cumhuriyeti hükümeti devrildi, binlerce insan öldürüldü.

Yine 1965'de Endonezya'da Suharto ABD'nin desteği ile darbe yaptı. 800 bin kişi katledildi. Doğu Timor'da ise 250 bin kişi öldürüldü.

1970'den sonra ABD'nin Güney Afrika bölgesinde, özellikle de Angola'da yürüttüğü terör sonucu bir milyonu aşkın insan yaşamını yitirdi.

1973'de Şili'de General Pinoşe ABD'nin desteği ile darbe yaptı. Seçimle işbaşına gelen Başkan Allende'nin de öldürüldüğü darbeden sonra 30 bini aşkın Şilili katledildi.

1976 sonrası ABD'nin desteklediği politikalar sonucu Arjantin'de 11 bin genç insan "kayboldu".

Nikaragua Devrimi'ni yenmek için 1980'lerde ABD'nin desteklediği kontrgerillalar 30 bini aşkın insanı öldürdü.

1980'ler boyunca ABD'nin El Salvador'a müdahalesi sonucu 80 bin kişi öldü.

1980'lerde Libya defalarca bombalandı.

ABD 1948'den bu yana İsrail'in kuruluşu ve bölgedeki terörünü destekliyor. 1980'lerde ABD ve İsrail'in Lübnan'a karşı yürüttüğü terör onbinlerce insanın ölmesine neden oldu. 1982'de Sabra ve Şatilla Filistin kamplarına yapılan saldırıda binlerce insan katledildi.

1983'de Grenada işgal edildi, binlerce kişi yaşamını yitirdi.

1989'da ABD'nin Panama'ya yaptığı müdahale sonucu 10 bin kişi öldü.

1990'da Somali'de süren iç savaşa mücadele edildi. ABD Birleşmiş Milletler kisvesi altında savaşan taraflardan General Aidid'i iktidara taşımayı amaçlıyordu. 10 bin kişi yaşamını yitirdi.

Ocak 1991'de Irak'ın Kuveyt'i işgaline karşı ABD'nin başlattığı ve NATO müttefiklerini ikna ettiği savaş sonunda 200 bin Iraklı öldü. Son 10 yıldır ise Irak'a uygulanan ambargo nedeniyle 500 bini çocuk olmak üzere 1 milyon Iraklı hayatını kaybetti. Savaşta kullanılan inceltilmiş uranyum kaplı mermilerin yaydığı radyasyon sonucu halkın yüzde 40'ı kanser oldu. ABD dışişleri eski bakanı Madeline Allbright bu insanlık trajedisini "ödenmeye değer bir bedel" olarak niteledi.

İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana ABD'nin NATO ve / veya Birleşmiş Milletler ile Haiti, Afganistan, Sudan, Brezilya ve Yugoslavya'ya yaptığı müdahaleler de göz önünde alındığında 8 milyon insanın yaşamını yitirdiği, on milyonların yaralandığı, yine milyonların göçe zorlandığı biliniyor. ABD'nin şu da ya bu şekilde yürüttüğü savaşlar ve müdahalede ölenlerin yüzde 90'ı da sivil halktan oluşuyor. 12 Eylül 1980 darbesine ABD'nin destek verdiğini biliyoruz. 17 yaşındaki Erdal Eren'in asılması, sayısız insanın işkence odalarında can vermesinde yerel egemenler ve generaller kadar "our boys have done it-Bizim çocuklar işi becerdi" diyen CIA'nın de imzası var.

Martin Luther King 1967'de "Benim hükümetim dünyanın en büyük şiddet taciridir" diyerek ABD'nin dünyadaki işlevini özetlemiştir.

Araştırmacı-yazar Ed Herman Gerçek Terörizm Ağı kitabında Usame Bin Laden gibi "terörist" diye tabir edilen grupları şiddetin "perakendecisi" ABD gibi devletlerin ise "toptancısı" olduğu benzetmesini kullanıyor. "Perakendeci terörün kökeninde çoğunlukla toptancı terör yatıyor" diyor.

Antikapitalist; Sayı 10; Ekim 2001

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön