Güncelleme:
03.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Türkiye bataklık yolunda...?

Sertuğ Çiçek

Türkiye ABD'ye yardımcı olabilecek en uygun orduya sahip. Hem çok güçlü, hem Irak birkaç saatlik uzaklıkta, hem de iç savaş-gerillayla mücadele konusunda çok taze deneyimlere sahip.
Türkiye egemenleri de Türkiye'nin bölgesel hegemonyasını artırmak, emperyalist hiyerarşi içinde birkaç basamak tırmanmak, kısa vadede de hortumlayacak taze para istiyorlar. Ekonomik gücüne oranla çok abartılı bir askeri güce sahip olan Türkiye yönetici sınıfı, tıpkı ABD egemenleri gibi, bu gücünü kullanmaya çok hevesli.
Ekonominin içinde bulunduğu sıkışmışlıktan hızla kurtulmak, kısa vadede ABD'den kaynak bulmak, IMF kredi dilimlerinin açılmasını sağlamak, Irak yeniden yapılanırken ihaleler ve petrol gelirlerinden pay almak, bölgesel egemenliğini artırmak isteyen Türk egemenleri, tehlikeli ve riskli bir batağı geçerek düze çıkmayı planlıyorlar.
Ancak, toplumu bu konuda ikna edip edemeyecekleri çok belirsiz.

Tehditler balon gibi
Egemen sınıf toplumu Irak'a asker yollamaya ikna etmek için iki noktadan tehdit ediyor: "1) Irak'a müdahale etmezsek orada bağımsız bir Kürt devleti kurulur ve dış güçler Türkiye'yi bölme planlarında önemli bir adım atmış olurlar. 2) Eğer ABD ile ilişkilerimizi iyileştirmez ve Irak'tan pay almazsak ekonomik olarak kapıda olan yeni bir krizden kaçamayız. Milyonlarca kişinin işini aşını kaybedeceği, daha da yoksullaşacağı bir kriz daha yaşamamak için Irak'a asker yollamak zorundayız."
Bu propagandayla Türkiye'nin işgalin parçası olmasını engellemek, ABD'nin yenilmesini ve bölge halklarının özgürleşmesini görmek isteyenleri etkisizleştirmeyi amaçlayan egemenler ateşle oynuyorlar.
AKP liderinin oğlunun düğünü için 50 milyar liradan fazla para harcadığı, devlet gözetiminde bankaların içinin boşaltıldığı, hortumcuların ceplerine indirdiklerinin yanlarına kar kaldığı, yıllardır IMF kemer sıkma politikalarının rahatlama sağlamasını sabırla bekleyen ama gittikçe daha fazla yoksullaşan kitlelerin tv ekranlarından gittikçe zenginleşen bir kesimi sürekli izlediği bir Türkiye'de bu propagandanın toplumu ne kadar ikna edebileceği, karşı propagandanın gücüne ve etkisine çok bağlı. Kaldı ki bu propaganda toplumu ikna etse bile işgalin yüksek faturası geniş kitlelere ödetileceği için kısa bir zaman içinde etkisizleşerek öfkeyi artıracaktır.

Kafalardaki çelişki
İşgal karşıtlarını Kürt sorunu üzerinden bölerek toplumun Irak'a asker yollamasını onaylamasını sağlamak amacıyla milliyetçilik silahını kullanan yönetici sınıf , "PKK'yi bitireceğiz, memleketi böldürmeyeceğiz" propagandası da yapıyor. Ancak bu propaganda ile büyük çoğunluğun milliyetçi fikirleri ile aynı çoğunluğun ABD ve işgal karşıtı fikirleri karşı karşıya getiriyor. Bu çelişkili durum, toplumsal muhalefet için tarihsel bir fırsat sunuyor. Toplumda çok güçlü bir şekilde var olan ABD ve işgal karşıtlığı ile Iraklılar ve Filistinlilerle dayanışma eğiliminin milliyetçilik karşısında zafer kazanması bugün çok mümkün.
Eğer egemenlerin milliyetçi fikirler, ekonomik kriz tehdidi ve başka bir halkın acısı üzerinden refaha kavuşma vaatlerine rağmen toplumdaki savaş karşıtı his canlandırılıp işgal karşıtı mücadeleye dönüştürülebilirse milliyetçilik ve kriz tehdidi silahları yönetici sınıfın kafasında patlayabilir.

Kazanmak öylesine mümkün ki
Toplumun büyük çoğunluğu Irak'taki ABD-İngiliz işgalini onaylamıyor. Toplumda genel olarak ABD karşıtlığı hakim. 1 Mart'taki tezkerenin reddedilmesini sağlayan toplumsal muhalefetin meşruluğu, haklılığı ve başarısı halen hafızalarda. Türkiye egemenleri arasındaki anlaşmazlıklar 1 Mart öncesindeki kadar büyük ve açık olmasa da devam ediyor. Hükümetteki partinin tabanı asker göndermeye karşı. Irak halkı direniyor ve dünyada işgal karşıtlığı yükseliyor. ABD'deki asker aileleri ABD ordusunun Irak'tan çekilmesi hedefiyle örgütlenip sokağa çıkmaya başladı bile.
Bu kadar avantajlı bir durumdayken egemenlerin propagandasını etkisizleştirmek ve Türkiye'nin asker yollamasını engellemek çok mümkün. kafalardaki çelişkili fikirlerden kardeşlik, dayanışma ve barış yanlısı olanların kazanmasını sağlamak için güçlü bir muhalefete ihtiyacımız var. Bunun için de işgal karşıtlarının mümkün olan en geniş birliğini sağlamak, 1 Mart sürecine göre daha kitlesel ve kararlı eylemler örmek zorundayız.

Dünya işgal karşıtlarından yana
Anti-kapitalist hareketin, 31 Mayıs'ta Evian'daki buluşmasında, işgale karşı küresel eylem günü olarak 27 Eylül belirlendi. Küresel düzeyde işgale karşı yapılacak gösterilerin bir parçası olmak ve Türkiye'nin Irak'a asker yollamasını engellemek için kolları sıvamalıyız.
Başka bir dünya hayalinin Türkiye'de de yeniden gerçekçi ve uğruna mücadele etmeye değer bir hale gelmesi için küresel direnişle daha güçlü bağlar kurmalı, hepimize umut ve heyecan veren bu hareketi Türkiye'de güçlendirmeliyiz. Hareketin 15 Şubat'ta sergilediği güçten nasıl güç aldıysak, küresel hareket de 1 Mart'ta tezkerenin durdurulmasından güç ve güven aldı. Bağdat düştükten sonra direnişe geçen Iraklılar, Ortadoğu'da yeniden şekillenmekte olan toplumsal muhalefet buralardan besleniyor.
İşgal karşıtlığını 1 Eylül, Cancun buluşması, 27 Eylül, Avrupa Sosyal Forumu, Kahire Barış Konferansı, Dünya Sosyal Forumu ve Türkiye'deki NATO toplantısını protesto hedefleri etrafında örmeliyiz. Bu yönde hareket etmek ve küresel direnişi Türkiye'de inşa etmek isteyenlerin tabanda birliğini sağlamak için adım atmalıyız.
Dünya ve Türkiye egemenlerine yeni bir Vietnam yaşatma fırsatını değerlendirmek için egemenlerin önümüze koymaya çalıştığı milliyetçilik ve IMF mayınlarını "birlik, çeşitlilik, direniş" yaklaşımıyla aşabiliriz. Başarırsak, "savaşsız, başka bir dünyaya" giden yolda önemli bir adım atmış olacağız…

Antikapitalist; Sayı 25; Eylül 2003

'Türkiye'de Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön