Güncelleme:
16.12.2009
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Öğrenci sendikası girişimi

“Öğrencilerin haklarını savunacak bir örgütlülük gerekiyor”

Öğrenci sendikası girişimi konusunda DİSK Basın-Yayın ve Halklar İlişkiler Dairesi Müdürü Fahrettin Erdoğan ile görüştük.

DİSK, 2000 yılındaki 11. Kongresi'nde aldığı bir karar doğrultusunda öğrenci sendikası çalışmalarına başladı. Önce yakın çevremizdeki öğrenci ve öğretim üyeleriyle görüş alışverişinde bulunduk. Bu proje henüz geniş bir öğrenci kitlesi ile tartışılmamakla birlikte bu görüşmelerden olumlu tepkiler aldık. Bu ön çalışmada daha çok "nasıl ve niye bir öğrenci sendikası" sorularını tartıştırmayı hedefledik.
Biz, neo-liberal saldırıların üniversite gençliğini işçi sınıfına yaklaştırdığını düşünüyoruz. 15 milyon gencin 1.2 milyonu üniversite eğitimi alıyor.
Üniversite giriş sınavı, akademik kadronun yetersizliği, harçlar, ulaşım, barınma, sağlık hizmetleri, özelleştirmeler ve yarattığı sonuçlar, kampüslerdeki teknik eksiklikler, vb. saymakla bitmeyecek çok sayıda sorunlar söz konusu. Bununla birlikte akademik sorunlar da var. Bilimsel bilgi üretimi zayıf ve piyasa şartlarında büyük şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim verilmek isteniyor. Hatta bazı üniversitelerin eğitim programı o bölgedeki şirketler tarafından belirleniyor. Ancak gençlik açısından işsizlik çok büyük bir sorun. İki üniversite bitiren gençler bile iş bulamıyor.
Bu sorunların çözümü için istikrarlı çaba harcayacak bir örgütlülük gereki-yor. Çünkü bu alanda büyük bir boşluk gözlemleniyor. Öğrencilerin haklarını savunacak bir örgütlenme yok.
Üniversitelerde sol örgütlenmeler kendi siyasi propagandalarının yanısıra üniversite öğrencilerinin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar da yürütüyorlar. Ne yazık ki gençliğin zaten çok az sayıdaki politik/dinamik kesimlerinin siyasi bölünmüşlükleri, bu çalışmaları zaman zaman etkisizleştirebiliyor.
Biz üniversite alanında gençlerin sosyal, ekonomik, demokratik ve akademik haklarını savunabilecek bir örgütlenme hedefliyoruz. Tam da bu doğrultuda yapmak istediğimiz tartışmalarda, ülkemizde bir 'ilk'i gerçekleş-tiriyor olmanın getirdiği sorunların yanı sıra - bizce artık bir yöntem olarak yanlışlığı defalarca kez kanıtlanmış olan - geleneksel sol siyaset yapma tarzıyla tıkandığına tanık olduk. Elbette ki böylesi bir öğrenci sendikası öncelikle duyarlı ve politik gençlik kesimleriyle genişletilebilecekti,ama karşılaştığımız manzara bu konuda zorlanacağımızın işaretlerini verdi. Zira kitle çalışması yürüten siyasi gençlik örgütlenmeleri kimliklerine sıkı sıkıya sarılan arkadaşlarla yaptığımız tartışmalar sırasında onların bir kısmının, sendikayı ya kendi örgütlenmelerinin bir çatısı ya da kendi örgütlenmelerine bir alternatif olarak algıladıklarını fark ettik. Oysa sendika, siyasetlerin ne bir çatısı ne de bir alternatifidir. Sendika bütün bir öğrenci kitlesini kapsayacak ekonomik ve sosyal bir örgütlenmedir.
Öğrenci sendikası ihtiyacı ile birlikte bunun kurulmasına dönük bir dizi olanak-dayanak bulunuyor. Anayasa'nın 90. maddesi ile Türkiye'nin imzaladığı bir dizi uluslararası sözleşme öğrencilere sendika kurma hakkı tanımaktadır. Bu konuda fiili sorunların olduğunu görmekle birlikte, biz, meşru çalışmalar ile bir öğrenci sendikasının kurulabileceğini düşünüyoruz.
Öğrenci sendikasının kurulması ile artık YÖK'ün ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğrencilerle ilgili kararları tek taraflı olarak belirleme dönemi son bulacaktır.
Eğitim-Sen, TMMOB ve TTB gibi kurumlarla ve öğrencilerle görüşmele-rimizi sürdürüyoruz. Ama elbette henüz bu sürecin çok başındayız. Şu ana kadar İstanbul'da bir dizi toplantı düzenledik. Önümüzdeki süreçte Ankara, Çukurova, Ege ve Karadeniz'de toplantılar düzenleyerek tartışmaları boyutlandıracağız. Sonrasında ise Türkiye çapında kuruluş sürecini işleteceğiz.

 

Sendikayı birlikte inşa edelim

Mesut Çelebioğlu

80'lerden bu yana eğitim politikaları dünyanın her yerinde değiştirilmeye çalışılıyor. Refah devleti döneminde kazanılmış olan herkese ucuz eğitim hakkı her yerde kırpılma tehdidiyle karşı karşıya.
Fakat son dönemde bazı yerlerde neo-liberal eğitim politikalarına karşı ciddi bir öğrenci ve gençlik muhalefetinin şekillenmeye başladığını görü-yoruz. Fransa'da, Yunanistan'da ve Şili'de karşılaştığımız öğrenci mücadelelerinin iki önemli ortak yanı var: öncelikle neo-liberal politikaların eğitim ve gençliğe dönük yüzüne karşı mücadele veriliyor. İkinci olarak mücadele temel talepler üzerine birleşik bir hatta inşa ediliyor.
Aslında bu durum Türkiye'deki gençlik muhalefetine yabancı bir konu değil. 60'larda Fikir Klüpleri Federasyonu, 80'lerde 12 Eylül Darbesi'nin ardından mücadeleyi inşa etmek ve öğrenci haklarını genişletmek için oluşturulan Öğrenci Dernekleri girişimi, 90'ların ortasında oluşturulan birleşik Öğrenci Koordinasyonu dene-yimi, Türkiye'deki öğrenci muhalefetinin birleştiği, kitleselleştiği ve kazanımlar elde ettiği dönemler oldu. Bu birleşik mücadele dönemleri üniversite işgallerine varacak kadar radikal bir eylemlilik ortaya çıkardı.
Fakat bütün bu deneyimler gelişen sekter tutumlar maalesef nedeniyle parçalanmayla sonuçlandı. Öğrenci muhalefeti birliğini kaybedince gücünü ve etkinliğini de yitirdi.
Birlik ve dayanışma şart
Son dönem Türkiyesi'nin muhalefet cephesindeki en büyük sorunumuz ortak talepler etrafında inşa edilmiş birleşik bir mücadele cephesinin olmayışı. Öğrenci muhalefeti de bu sorundan bağışık değil.
Halbuki bir yandan egemenlerin savaş politikaları, diğer yandan özelleştirmeci, baskıcı politikaların üniversitelere sokulması aslında geniş bir kesimi öfkelendiriyor. 1 Mart sürecinde, savaş karşıtı eylemlere üniversite alanından geniş bir katılımın sağlanması savaş karşıtlığının üniversitelerde önemsendiğinin en önemli göstergesi. Bunun yanında ya yemek, yurt, kantin ve/veya ulaşım fiyatlarının artırılması ya da üniversite kaynaklarının daha iyi eğitim koşulları için değil de gözetleme kameraları ve baskıcı özel güvenlik birimleri için kullanılması genel bir sorun ve öfke kaynağı.
En son Boğaziçi Üniversitesi'nde Kilyos yurdunda kalan neredeyse bütün hazırlık öğrencilerinin, çok pahalı olan ulaşım ücretlerini protesto etmek için eylem yapması, mücadele potansiyelini göstermesi adına önemli bir örnek. İstanbul Üniversitesi yemekhanesinin özelleştirilmesine karşı işçi, öğrenci ve öğretim görevlilerinin ortak karşı çıkışına Rektör Parlak, sayısız öğrenciyi okuldan atarak yanıt verdi. Ancak kamuoyundan tepkiler aldı. Sendikacılar, aydınlar, öğretim görevlileri, insan hakları savunucuları ve sol öğrencilerle dayanıştı. Sorun üniversite yönetimi-öğrenci denkleminden çıktı ve toplumsal demokrasi mücadelesi düzlemine taşındı. Dolayısıyla mücadeleye yeni bir açılım sağlandı.
Genel öfke ve tepkiyi birleştirmek, temel talepler etrafında örgütlenmek ve üniversite alanı dışındaki güçlerle de ortak bir mücadele hattını inşa etmek son derece mümkün ve gerekli.
Pasosu olan herkese sendika
DİSK'in başlattığı öğrenci sendikası girişimi tam da bu nedenlerden üzerinde önemle durulması gereken çağrıdır.
İşte bu noktada devrimci yada değil, politik yada apolitik 'dert ortağı' olduğumuz bütün üniversite öğrencilerinin bir araya gelip temel talepler etrafında mücadele etmesini sağlayacak araç, bugün öğrenci sendikasıdır.
'Pasosu olan herkese sendika' fikriyle hareket etmeye ve sendikayı tüm okullarda tabandan inşa etmeye ihtiyacımız var. Öğrenci sendikasını her okulda yerel kampanya ayaklarıyla inşa etmeliyiz.
Neo-liberal politikaların ve onun askeri yüzü olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin yarattığı sorunlar, eğitime ayrılan kaynağın düzeyini, eğitim standartlarını, öğrenci haklarını ve gelece-ğini belirliyor. Türk egemenlerinin dahil olmak için bin takla attıkları BOP politikaları, neo-liberal politikaların devamından başka bir şey değil. Kantin, yemekhane ve ulaşım gibi yerel sorunları genel sorunlarla bağlamak ve bu şekilde okullarda oluşan tekil kampanyaların genelleşmesini sağlamak mümkün hale geliyor.
"Savaş değil eğitim" diyerek sendikamızı inşa etmek için kolları sıvayalım!

Sendika sadece işçinin mi?

Sendika, işçi sınıfı mücadelesinin içinde doğmuş bir olgu. Fakat bugün dünyanın pek çok ülkesinde öğrencilerin de sendikal mücadelenin içinde yer aldığını görüyoruz. İngiltere'de Ulusal Öğrenci Sendikası NUS, genel işçi federasyonu TUC'un bir parçası ve İngiltere'deki bütün üniversite öğrencileri de NUS'un üyesidir. NUS bu ay sonu artan harçları protesto etmek için ulusal bir eylem çağırıyor (www.nusonline.co.uk) Dünyanın pek çok ülkesinde de öğrenci sendikası örneklerini görmek mümkün.
Bunun yanında üniversite öğrencile-rinin ezici çoğunluğu, okulu bitirince işçi sınıfının parçası haline geliyorlar. Bu yüzden üniversite öğrencileriyle sendika olgusu arasında doğrudan bir bağ var.

 

sayfa başına dön


 
gazete arşivine git kütüphane