Güncelleme:
05.03.2007
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Emek, Barış ve Demokrasi için:

Nasıl Bir Güçbirliği?

Sertuğ Çiçek

Avrupa ve Türkiye egemenlerinin Kıbrıs ve AB üyeliği konusundaki tepişmeleri yaygın olarak tartışılıyor. Bu tepişmeler, bir kez daha gösteriyor ki refah, özgürlük, adalet, demokrasi, insan hakları, sendikal haklar vb konular, AB sürecine havale edilemeyecek kadar acil ve önemlidir.
2007 seçimleri, bu yaşamsal konulardaki mücadeleleri yükseltmek için kaçırılmaması gereken bir fırsat sunu-yor. AKP iktidarı karşısında solda bir seçenek yaratmak ve Türkiye'deki toplumsal muhalefetin sıkışmışlığını aşmak için bu sorumluluktan kaçmadan hızla kolları sıvamamız gerekiyor.
Susurluk'un başrol oyuncularından Mehmet Ağar'ın bile, hem de Kürt sorununun siyasi çözümünü önererek ortaya çıktığı koşullarda, topluma emek, barış ve demokrasiden yana bir seçenek sunmak hem zorunlu hem de mümkün.

Nasıl bir alternatif?

CHP'nin devleti ve statükoyu savunan politikaları, son seçimlerde çok sayıda solcunun ya hiç sandığa gitmemesine ya da "kahretsin ama başka da seçenek yok ki" diyerek CHP'ye oy vermesine neden olmuştu.

CHP'nin solunda kalanlara umut verecek, CHP'nin solundaki güçlerin geniş işbirliği, demokratik koordinasyonu ve ortak faaliyetlerine dayanan, sadece seçim-sandık mücadelesinde değil; emekçiler ve ezilenlerin her alandaki mücadelelerinde alternatif bir çekim merkezi olmayı hedefleyen, liste-aday anlaşması üzerinden değil taleplerde ortaklaşmak üzerinden kurulacak, seçime iki ay kala değil mümkün olan en kısa zamanda kurulup faaliyete başlayacak, neo-liberal politikalara radikal olarak karşı çıkan, savaş karşıtı, barış, demokrasi, özgürlükler ve emekten yana olan bir seçimlik değil devamlılığı olan, ülke barajını değiştirme ve aşma iddiasına sahip bir alternatife ihtiyacımız var.

Alternatif olabilmek için öncelikle bütün düzen partilerinin üzerinde anlaştığı neo-liberal ekonomi politikalarına sert bir karşı duruş sergilenmelidir. Bu karşı duruş, sağ seçmeni etkilemek için ulusalcı (milliyetçi) bir temelde değil, emek ekseninde ifade edilmelidir. Eğitim, sağlık, konut ve çevre politikalarında geniş kitlelerin sesi olabilecek radikal ve somut talepler belirlenmeli, taleplerin gerçekleşti-rilebilmesi için gerekli kaynağın nasıl sağlanacağı açık bir biçimde anlatılmalıdır. Örneğin sermaye şirketlerinin ve sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi, askeri harcamaların kesilmesi, iç borçların ertelenerek faiz ödemelerinin durdurulması gibi önlemlerle bir yıl içinde kaç okul, kaç hastane kaç ev yapılabileceği ortaya koyulabilir. Eğitimde ve sağlıkta fırsat eşitliğini ortadan kaldıran özel okul ve hastanelerin kamulaştırılarak halkın kullanımına sunulması vb. radikal talepler de açık bir dille ifade edilmelidir.

Yaratacağımız alternatif savaş karşıtı olmalı, emperyalistlerin özellikle Orta-doğu'ya yönelik askeri müdahalesine a-çıkça karşı çıkmalıdır. Türkiye' nin emperyalist müdahalelere destek olma-sını engellemeyi hedeflemelidir. Türki-ye'nin Afganistan, Lübnan ve Kıbrıs' taki askeri birliklerinin geri çekilmesi gerektiği ilan edilmelidir.

Kürt sorununun askeri değil siyasi ve ekonomik olarak çözümü için çalışmalıdır. Kürt hareketinin başta devletin ateşkese karşılık verilmesi olmak üzere temel taleplerini savunmalıdır.

Laik-dinci bölünmesinde özgürlükçü bir yaklaşıma sahip olmalıdır. Üniversitelerdeki türban yasağının kaldırılması talebini açıkça dile getirirken temel sorunun genel olarak kamu hizmetlerinin nitelik ve yeterliliğinin artırılması olduğunu anlatmalıdır.
Bu alternatif, demokrasiden yana tu-tum almalıdır. Genelkurmay başta ol-mak üzere, YÖK, emniyet, valilikler vb. atanmışlardan oluşan devlet ku-rumlarının milletvekilleri, belediye başkanları vb seçilmişlere karşı her müdahalesine karşı çıkılmalıdır. Daha da ötesinde seçim sisteminin demokratikleştirilmesi için mücadele etmelidir.

CHP'nin solundaki bütün sol grup ve partilerin ortak noktalar etrafında birlikte kampanya yapmasını sağlamayı hedefleyen, demokratik olarak koordine edilen bir çatı-ittifak yaratmalıyız. Bu çatı, ortak hedef ve talepler etrafındaki birleşik faaliyetlerin seçim sonrasında da devam etmesini sağlamalı; böylece, sadece sandıkta değil, yaşamın her alanında çekim merkezi olmalıdır. Seçim ittifakı seçimle sınırlı tutulmamalı, listeler üzerinden değil talepler üzerinden şekillenmelidir. Böylesi bir alternatifin bir umut dalgası yaratabilmesi için hızla gerçekleştirilip çalışmalara başlaması gerekir.

CHP'nin solunda kalanları heyecanlandıracak böylesi bir alternatif, şimdiden çalışmaya başlarsa yüzde 10'luk ülke barajını aşmak olanaklıdır.

Zeytindalı önerisi

Daha çok SHP lideri Karayalçın'ın dile getirdiği İtalya'da uygulanan sol işbirliği (zeytindalı) yöntemi Türkiye için çözüm olamaz. Ekonomik olarak sıkıştığı için askeri çözümlere daha sık başvurulan günümüz kapitalist sistemi gittikçe sertleşiyor. Bu durum Türkiye'ye de yansıyor. Sert sorunlar karşısında ılımlı olmaya çalışan, sorunların üzerinden atlayarak ilerlemeye çalışan bir alternatifin işlevi, toplumu daha da sağa çekmek oluyor. İtalya'da Rifondanzione'nin ittifak içinde düştüğü durum bunun kanıtıdır. Rifondanzione kendi sağında kalan sol siyasi grupları kendine, sola doğru çekmek yerine kendisi sağa doğru kaydı. Bu durum ise İtalyan yönetici sınıfının işine yararken, toplumsal muhalefetin gücünü azalttı.
Sertleşen dünya ve Türkiye'de toplumsal destek için yüzümüzü sağa, milliyetçiliğe (ulusalcılığa), laik cepheciliğe, statükoculuğa değil tam ters tarafa çevirmek ve bu noktada sıkı durmak zorundayız.

Baykal'ın CHPsi

Baykal liderliğindeki CHP'nin böyle bir alternatifin merkezinde olması imkansız. Zaten Baykal da sola değil faşist MHP'yle koalisyon yolunu döşüyor. Türk milliyetçiliği ve laiklik üzerinden toplumsal bölünmüşlükleri derinleştirerek destek arayan CHP, yurttaşın değil devletin, ezilen ve emekçinin değil Genelkurmay'ın, öğrencilerin değil YÖK'ün savunusunu yapmaktadır. Bugün CHP politikalarına yaklaşmak, son 10 yılın kanıtladığı gibi, solu ve dolayısıyla toplumsal muhalefeti güçlendirmez, aksine zayıflatır. Soldaki bir çok küskünü, illiyetçi, laik cepheci, genelkurmaycı, yasakçı, baskıcı politikaların temsilciliğini yapan CHP liderliğine teslim etmemeliyiz. Bu kesime umut verecek bir alternatif yaratmalıyız.

 

Venezüella: Radikalizmin zaferi

Venezüella halkı neo-liberal saldırılara ve emperyalizme karşı direniş bayrağını yükseltmeye devam ediyor. Bu mücadele yapılan son seçimlerde sandığa da yansıdı ve hareketin temsilcisi olan Chavez, kent yoksulları, köylüler ve örgütlü işçilerden aldığı oylarla başkanlığa yeniden seçildi. Chavez liderliğinde 1998'den beri devam eden Bolivar devrim, uoksullukla mücadele programları, eğitim ve sağlık alanındaki radikal önlemler ve toprak reformu ile Venezüella halkının hayatında gerçek bir değişim yarattı. Yoksullar lehine yapılan bu düzenlemeler, neo liberal politikalara radikal bir karşı çıkış yaparak büyük petrol kaynaklarının gelirleriyle finanse edildi.

Bu devrim, dünyadaki bütün direniş hareketlerine, özellikle de Latin Amerika'daki kitlesel hareketlere güven veriyor. Venezüella halkı emperyalizme ve neo-liberalizme kafa tutan bütün direnişlerle dayanışırken bu direnişlerden de güç alarak yoluna devam ediyor.

Venezüella'da devrim sürecinin kat etmesi gereken hâlâ çok yol olmasına karşın, bütün dünyaya işçiler, yoksullar ve ezilenler lehine bir alternatif olduğunu gösteriyor.

Veezüella'da yaşananlar, neo-liberal politikalara karşı halkın çoğunluğu yararına radikal değişim taleplerinin ne denli büyük bir kitleselliğe ulaşabileceğinin kanıtıdır.


sayfa başına dön


 
gazete arşivine git kütüphane