Güncelleme:
05.05.2007
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Türkiye Barışını Arıyor Konferansı

Barışı yine ıskalamayalım

Ankara'da 13-14 Ocak'ta gerçekleştirilen Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’nda hukuki, siyasi, kültürel ve ekonomik boyutları ile bir barış programının gelişti-rilmesi için ana çizgilerde ortaklaşılarak bir sonuç bildirgesi hazırlandı.

Bildirinin sonuç metninden:
- Kürt sorunu 'şiddet ve terörizm sorunu' olarak adlandırılmaktan vazgeçilmeli.
- Yüksek seçim barajı, adil temsilin önünde bir engel olmaktan çıkarılmalı.
- Kürtlerin siyasal temsilcileri ve partileri, barışın tesisi sürecinde her düzeyde meşru ve gerçek muhattap olarak kabul görmeli.
- Bütün yurttaşların hukuksal eşitliğini ve özgürlüğünü güvence altına alan ve onları eşit haklar ve sorumluluklar ile donatan yeni bir anayasa hazırlanmalı.
- Çatışmalarda evlatlarını kaybetmiş anaların oluşturacakları ortak bir komisyon kurulmalı.
- Siyasi af veya demokratik katılım programı uygulanmalı.
- Koruculuk sistemi kaldırılmalı.
- Zorunlu göçün neden olduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik tüm yıkımların etkilerini giderecek önlem alınmalı.
- Bütün bölge acilen mayınlardan temizlenmeli.
- Bölgedeki yoğun yoksulluğu ve bölgelerarası dengesizliği giderici pozitif ayrımcılığı esas alan kalkınma plan ve projeleri gerçekleşti-rilmeli.
- Kamusal alanda Kürtçe'nin serbestçe kullanılabilmesi için yasal ve hukuki düzenlemeler yapılmalı, 'çok dilli resmi hizmet ve siyasi faaliyet' serbestliği sağlanmalı.
- Eğitim ve yönetim pratiklerinde devletle toplum arasında olduğu kadar, toplumun farklı kesimleri arasında gerilim yaratan etnik ve dinsel aidiyet vurguları son bulmalıdır.

Sonuç olarak bu konferans, aynı zamanda bir barış meclisi işlevi görmüştür. Ancak, ortaya çıkan program taslağının olgunlaştırılması, topluma mal edilmesi ve siyasetin gündemi haline getirilmesi için uzun erimli ve toplumsal katılımla zenginleşecek, örgütlü bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Amacımız, bu konferansın barışı inşa edecek bir toplumsal örgütlenmeye öncülük etmesidir.

Hep birlikte tartışarak diyalog ve uzlaşmaya giden yolda kurulacak ortak platformlarda çözüm üretecek fikir ve yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Bunun için aydınların, bilim insanlarının ve sivil toplum örgütlerinin daha aktif bir rol üstlenmesi kaçınılmazdır. Yirminci yüzyılın başında cumhuriyet kurulurken ıskalanan barışı yeni bir yüzyılın başında ıskalamayacağız.

 

Çiğdem Özbaş İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yönetim Kurulu ve Barış Çalışmaları İstanbul Grubu üyesi Doğan Genç ile görüştü.

Konferansın hazırlık sürecini anlatan Genç, Öcalan'ın, 1998'de Türkiye'ye getirilmesi sonrasında iki toplumun birbirini anlaması için yaptığı çağrıyı hatırlatarak şunları söyledi:

"Bu çağrı doğrultusunda yurt dışından barış çalışmaları için gelen 16 kişi Türkiye'ye geldiklerinde hapishaneye konuldu. Bir kişi cezaevinde yaşamını yitirirken, 4 kişi hariç hepsi tahliye oldu. Kamuoyunda Barış Grubu olarak bilinen arkadaşlar çıktıktan sonra çalışmalarına kaldıkları yerden devam etme kararı aldılar.

O dönemde Türkiye'de birden çok barış çalışması yürütülüyordu. Örneğin Akın Birdal çevresinde Aydınlar için Barış Girişimi, Oya Baydar ve Gencay Gürsoyların oluşturduğu İstanbul Aydınlar Barış Grubu ve İHD'nin bünyesinde merkezi olarak barış çalışmaları yürütülmekteydi.

Bütün bu çalışmalar göz önüne alındığında birinci hedef tüm bu barış çalışmalarının ortaklaştırılmasıydı. Bunun için de barış grubu, İHD ve barışla ilgili çalışmaları yürütenlerin de katılımıyla gönüllü katkı sunan bir gruba dönüştü. Ortak çalışmalar Türkiye'nin 7 bölgesinde yaklaşık 2,5 yıl önce başladı.

İlk işimiz Türkiye'deki aydın, yazar ve kamuoyunda tanınan akademisyenlerle randevulu görüşerek barışla ilgili görüşlerini almak ve diyalog kurmak oldu.

Bu çerçevede 7 bölgede STK üyeleri, siyasi örgüt temsilcileri ve barış için çaba sarf eden 1000 kadar kişiyle görüşüldü.
Bizim çalışmalarımızın daha önceki barış çalışmalarına değil sistemin barış anlayışına alternatif olduğunun, farklı çalışmaların devam edecek olduğunun özellikle altını çiziyorduk.

Ortaklaştığımız en önemli nokta, bu coğrafyada önemli bir barış organizasyonuna ihtiyacımız olduğuydu. Türkiye Barışını Arıyor Konferansı sürecinde adım adım yol alırken aslında Türkiye barışını örgütlüyordu. 7 bölgede ayrı ayrı barış toplantıları organize edildi. Herkes pişirilecek olan yemekte payına düşen katkıyı sunuyordu.

Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir çözüme kavuşması için;

- Her türlü şiddeti ve ayrımcılığı reddeden,
- Çözümü Türkiye'nin iç dinamiklerinde arayan,
- Yaşananların, herkesin ortak acısı olduğundan hareket eden,
- Sosyal barışı, sosyal adaletten ayrı düşünmeyen herkesle bir araya gelmeyi ve uzun vadeli programlı bir çalışmayı hedefimize koyduk.

Bölge toplantıları sonrası bölge çağırıcıları yani delegeler üzerinden Ankara'da bir gün süren bir toplantı organize edildi. Bu toplantıda Türkiye Barışını Arıyor Konferansı'nın bir ihtiyaç olduğu tespiti yapıldı.
Bu çerçevede 60 kişilik çağrıcılar grubu oluşturuldu. Aralarında Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Mehmet Uzun, Hrant Dink gibi aydınların olduğu bir çağrıcı grubu oluşturuldu.

Türkiye Barışını Arıyor Konferansı'nda ortaya çıkan ana tema inkar ve imhadan vazgeçilmesi gerektiği, sorunların kabul edilerek çözümünün aranması, bir barış çalışmaları meclisinin oluşturulmasıdır.
Dünyadaki deneyimler incelenerek Güney Afrika'da Haksızlıkları Araştırma Komisyonları, İrlanda-İngiltere, Bask-İspanya sorunları irdelenip, önümüzdeki günlerde bu çalışmalar genişletilerek, özellikle siyasal iktidara çözüm önerilerinin sunulması hedefleniyor.

Konferans son 20 yılda yapılmış en kapsamlı, en anlamlı konferans olarak görüldü ve bu anlamıyla kamuoyunda yankısını buldu.

Bu çalışmalar devam edecek. Türkiye'de sosyalist ve devrimci çevrelerle görüşmeler de devam ediyor. Ortaya çıkan programın özellikle il ve ilçelerde örgütlenmesini hedefleyen bir sonuç bildirgesi var."

 

Ortak mücadele kazandırıyor

Behiç Aşçı yaşıyor

Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı "tretman şartı aranmaksızın haftada 10 saat görüşme, ortak alan kullanımına" izin veren genelgenin ardından avukat Behiç Aşçı, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroğlu sürdürdükleri ölüm orucuna ara verdiler.
"Üç kapı üç kilit" için bir araya gelen demokratik kitle örgütlerinin ortak çabası kazanmanın mümkün olduğunu gösterdi.
Ortak eylem ve etkinliklere çağrı yapan kuruluşlar şunlardı:

Türk Mimar ve Mühendisleri Odaları Birliği (TMMOB), Kamu Emekçileri Sendikası (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK), Türkiye Genel Hizmetler İşçileri (GENEL-İŞ), Eğitim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN), Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Tecrite Karşı Avukatlar, Tiyatro Simurg, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Halkevleri, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Haklar Özgürlükler Cephesi (HÖC), Halkın Kurtuluşu Partisi (HKP), antikapitalist, Kaldıraç, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), İşçi Mücadelesi, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Partizan, Odak, Kurtuluş Partisi, Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP).


sayfa başına dön


 
gazete arşivine git kütüphane