Güncelleme:
20.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Lenin 4:

Bolşevikler ve Dünya Devrimi

Lenin 4: Bolşevikler ve Dünya Devrimi kitabı, Tony Cliff'in dört ciltlik Lenin biyografisinin son cildidir. Dört cilt tarihsel olarak birbirlerini takip etmelerine rağmen her biri Lenin'in yaşamındaki belirli bir politik dönemi kapsamaktadır ve bu nedenle diğerlerinden bağımsız olarak okunabilir.


ÖNSÖZ

Lenin, Ekim Ayaklanması’nın ertesi sabahı sakin ve soğukkanlı bir şekilde “şimdi sosyalist düzenin inşasına girişeceğiz” dediği zaman, arkasında cezaevi, sürgün, gizli faaliyet, göçmenlik, iktidarın henüz çok uzakta olduğu günlerde baskı altındaki devrimcilerden kurulu bir partinin örgütlenmesi, eğitilmesi ve ona öncülük edilmesi deneyimleriyle tüketilmiş çeyrek yüzyıllık bir mücadele süreci vardı. Önünde ise, beş yıl boyunca sürdüreceği parti liderliği, devrimci bir hükümetin sorumluluğu ve henüz kurulmuş Komünist Enternasyonal’e önderlik görevi uzanıyordu.

Ardında bıraktığı uzun ve zorlu siyasi faaliyeti boyunca Lenin’e güç kazandıran ve onu ayakta tutan büyük ideal, yeni bir sosyalist düzenin kurulması idi. Yirmi beş yıl süresince, gerçekte olduğundan çok daha uzak görünen bu amaç için olağanüstü bir gayretle çalıştı; 1917 Şubatı’na gelindiğinde bile, ölmeden önce devrime tanık olacağına hâlâ inanmıyordu. Lenin ve Bolşevikler, belirsizlikten iktidarın zirvesine doğru gerçekleştirdikleri dramatik tırmanıştan sonra bir dizi yeni ve zorlu görevle yüz yüze kaldılar. Ekonomisi yıkıma uğramış, ‘on dört ordu’nun saldırısına maruz kalmış, geri ve muazzam büyüklükte bir ülkenin devlet aygıtını idare etmek durumundaydılar. Sıfırdan başlayarak bir işçi ve köylü ordusu yaratmak, onu kendisinden çok daha iyi donatılmış yerli ve yabancı ordulara karşı yönetmek zorundaydılar.

İktidara gelmesiyle birlikte devlete karşı ajitasyon ve örgütlenme faaliyeti yürütme konumundan çıkıp, devleti yönetmek ve bu alanda işçilere önderlik etmek durumunda kalan parti, işleyiş tarzını köklü bir biçimde değiştirmek zorunda kaldı. Lenin ve diğer Bolşevikler, iktidar deneyiminden ve toplumda güçlü bir temelden yoksun olmasına, söz etmeye değer bir zenginliğe ya da kültüre sahip bulunmamasına karşın, proletaryanın devrimdeki yaşamsal önemi ve sahip olduğu yönetme yeteneği konusunda hiçbir kuşkuya düşmediler. Artık uykusundan uyanmış olan işçi sınıfının yaratıcı yeteneklerine büyük bir güven duyuyorlardı. Partinin uzun mücadele yılları içinde oluşmuş çelik disiplinine, proletaryanın cesaret ve kahramanlığına güvenen Lenin, devletin idaresini ele almakta tereddüt göstermedi.

Henüz kurulmuş olan Komünist Enternasyonal’e öncülük etmek, Lenin’in omuzlarına yüklenmiş bir diğer yeni ve zorlu görevdi. Rus Devrimi yurt dışında büyük yankılar yarattı. Bir dizi ülkede devrimci marksistlerden oluşmuş küçük gruplar kitlesel komünist partiler durumuna geldiler. Bu genç, deneyimsiz partilerin eğitilmesi son derece güç bir görevdi.
Elinizdeki bu çalışma, Lenin’in iktidara yükselişinden ölümüne kadar olan dönemi irdeleyen iki ciltten ikincisidir. Bu ciltler, Lenin’in parti, hükümet ve Enternasyonal’in lideri olarak üstlenmiş olduğu üçlü görevi yerine getirdiği bu dönemin belgelenmesi ve çözümlenmesi gereğinden doğan zorunluluk dolayısıyla diğer iki ciltten çok daha geniş bir çerçeveye sahip.
Lenin’in biyografisi ile işçi sınıfı tarihi arasındaki ilişki, sürekli ve kalıcı bir özelliğine sahip. Biyografinin •Lenin: Parti’nin İnşası• başlığını taşıyan birinci cildinde, proletaryanın partiyi nasıl yarattığını ve partinin Lenin’i nasıl biçimlendirdiğini, bunun yanı sıra, Lenin’in partiyi, partinin proletaryayı nasıl etkilediğini göstermeye çalıştım. Burada, Lenin’in siyasi biyografisi ile işçi sınıfının siyasi tarihi iç içe geçmiş olarak sunuldu. Lenin’in faaliyetleri ile partinin faaliyetlerinin iç içeliği, "Lenin: Bütün İktidar Sovyetler’e" başlığını taşıyan ikinci cildin konusu olan 1917 Devrimi’nde doruğuna ulaşıyordu. Eğer ilk ciltte biyografi ile tarih birbiriyle tam olarak örtüşmemiş ise, Lenin’in çabalarını partiyi sınıf içinde geliştirmek, işçi sınıfını değiştirme ve toplumu dönüştürme mücadelesi içinde partiyi ve kendisini yeniden biçimlendirmek doğrultusunda yönlendirmek zorunda olması bu durumun temel nedeni olarak görülmelidir. 1917’de biyografik olanla tarihsel olan arasındaki iç içelik öylesine eksiksiz durumdadır ki, Lenin parti ve proletarya içinde bütünüyle erimiş görünür. Lenin’e 1917’deki gücünü ve muhteşemliğini kazandıran şey, işçilerin gücü ve muhteşemliğidir.

Üçüncü ciltte biyografik olan ile tarihsel olan arasındaki ilişki yeniden değişim gösteriyor. Ekim Devrimi’nden itibaren, Rusya’nın geriliğinin ve köylü tutuculuğunun yakıcı gerçekliği ile uluslararası devrimin gecikmesi, Bolşeviklerin nesnel koşulları biçimlendirmede giderek artan ölçüde etkisiz ve yeteneksiz kalmalarına yol açtı. Sanki olayların akışı Lenin’i toplumsal yaşamın dışına doğru itmişti. Bu noktada, tarihsel olanla karşılaştırıldığında biyografik olan gözle görülür biçimde marjinalleşir. Lenin ve partisinin kendilerinden kat kat üstün güçler karşısındaki zayıflığı Lenin’in yaşamının bu dönemini trajik kılar; bununla birlikte, anılan dönemde Lenin, parti ve proletarya tarafından gösterilen çaba ve özverinin boş yere olduğu düşünülmemelidir.

Lenin, Prometheus’u çağrıştıran destansı mücadelesi boyunca geleceğin Bolşevizme ait olduğu inancını bir an için bile yitirmedi. Rusya’nın görece küçük proletaryası, uluslararası işçi sınıfının olağanüstü güç koşullarda özgürlük ve işçi iktidarı için verdiği mücadele içinde neleri başarabileceği konusunda çarpıcı bir örneğin yaratıcısı oldu.
Lenin’in yaşamının son birkaç yılında iyimserlik veren, kahramanca öğelerle trajik öğeler çok karmaşık bir biçimde birbirleriyle iç içe geçer. Lenin’in devletin, partinin ve Enternasyonal’in üzerindeki denetimi giderek zayıflar. Dolayısıyla, bu ciltte, biyografik ve tarihsel öğelerin kritik diyalektiği bunlardan ikincisinin birincisini hemen tamamen ortadan kaldırmasına neden olur.

Bu kitap ve önceki kitabın yazılması oldukça güç gerçekleşti; bu, yalnızca konunun genişliğinden (uluslararası alanda Rusya, parti, devlet ve Komünist Enternasyonal) değil, daha çok tarihsel bir trajedi karşısında duyulan -ama bu çalışmanın nesnelliğine gölge düşürecek yersiz bir hoşgörüye de izin vermeyen- bir acıdan kaynaklanıyor.
1 (14) Şubat 1918’e öngelen olayların tarihlerini iki takvime göre veriyorum. Bunlardan birincisi Jülyen ya da ‘Eski Tarz’ olarak adlandırılan takvimi, parantez içinde verilen ikincisi ise Batı Avrupa ya da ‘Yeni Tarz’ olarak isimlendirilen takvimi esas alıyor. Rusya’da Eski Tarz 1 (14) Şubat 1918’de kaldırıldı ve Yeni Tarz takvime geçildi. Dolayısıyla söz konusu tarihten sonra yaşanan olayların tarihleri yalnızca Gregoryan takvimine göre verildi.

***
Bu önsözü fırsat bilerek, Almanca’dan bir dizi metni çevirerek bana yardımcı olan Mary Phillips’e, aynı yardımı Fransızca’dan yaptığı çevirilerle yapan Donny Gluckstein’a, dört cildi sabırla gözden geçirip yayına hazırlayan ve kitapların görsel yanına ilişkin değerli önerilerde bulunan Jo Bradley’e teşekkür etmek istiyorum. Bu çalışmanın kimi bölümlerinin değişik versiyonlarını sayısız kere ve çalışmanın bütününü en az üç kere daktiloya alan Chanie Rosenberg’e çok şey borçluyum. Kitabı kaleme aldığım altı yıl boyunca benden moral desteğini ve dostluğunu esirgememiş olması, Chanie Rosenberg’e olan minnettarlığımı daha da artırıyor.

Tony Cliff - Londra, Temmuz 1977

Kitabı almak için bize yazın..

'Antikapitalist yayınları' sayfasına git
sayfa başına dön

   

kütüphane sayfasına git