Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Filistinliler Niçin Mücadele Ediyor?

İsrail ve Filistin neden çatışıyor?

Şu andaki çatışmaların kökleri son 52 yıldır Filistinli halk üzerindeki İsrail baskısı. İsrail devleti 1948'de, 2. Dünya Savaşı sonrasında kuruldu. Bundan önce İsrail diye bildiğimiz bölgenin adı Filistin'di. Yahudi liderlerden küçük bir azınlık, Yahudilere Filistin'de bir ana vatan yaratmak istediler. Filistin'de Yahudi nüfus sadece 56 bin, Araplar ise 1 milyondu. Bu ideoloji Siyonizm olarak bilinir. Bu liderler önce İngiltere daha sonra ABD olmak üzere bölgedeki batılı egemen güçlerden Filistin'i elde etmek için destek istediler.

Birleşmiş Milletler bir paylaşım planı çizdi. Bu plan Filistin'in yüzde 55'ini Yahudilere, yüzde 45'ini Araplara veriyordu. Bu bile Siyonist yerleşimciler için yeterli değildi. Filistin'in tümünün kontrolünü istiyorlardı. Bu hedeflerini kitlesel ölçekte terör kullanarak gerçekleştirdiler.

İsrail askerleri 9 Nisan 1948'de Deir Yassin köyünde 200-300 kadar sivili öldürdü. Bu katliamla yaratılan terör kullanılarak Filistinliler bir yerleşim yerinden diğerine sürüldüler.

750 binden fazla Filistin'li yeni İsrail devletinden atıldı. 460 bin kadarı Ürdün'e, 200 bini Gazaya, 100 bini Lübnan'a ve 85 bini Suriye'ye kaçtı. Buralardaki mülteci kamplarında yoksulluk içinde yaşadılar.

İsrail 14 Mayıs 1948'de Filistinlilerden çalınan topraklar üzerine kuruldu. O günden bugüne ezmeye, baskı kurmaya devam ediyor. İsrail 'Geri Dönüş Yasası'nı uygulamaya geçirdi. Bunun anlamı Yahudi soyundan gelen herkese İsrail'e göç etme izni verildi. Ancak Filistinlilerin kendi anavatanlarına geri dönme izinleri yoktu.

Batı Şeria ve Gaza neden işgal altındaki topraklar olarak biliniyor?

Filistin'li mülteciler 1948'de tarihsel olarak Filistin'in parçası olan Batı Şeria ve Gazaya kaçtılar. Daha sonra İsrail, 1967'de, Ürdün ve Mısır ile savaşı sırasında bu bölgeleri ele geçirdi. İsrail bu yeni işgal ettiği alanları yağmaladı. Batı Şeria'dan İsrail'e su pompalayarak yerel tarım topluluklarını yok etti. Onbinlerce Filistinlinin toprakları ellerinden alındı. Gaza ve Batı Şeria'ya İsrailliler yerleşti. İsrail devleti ekonomisini güçlendirmek için mülteci kamplarında yaşayan Filistinlilerin emeğini kullandı. Araplar İsrailli patronlar için ucuz, vasıfsız işgücü sağladı. 1997'de Gaza ve Batı Şeria'da işçiler İsraillilerin aldığı ücretlerin yüzde 40'ını alabiliyorlardı.

Filistin bayrağı illegaldi, Filistin örgütleri yasaklanmıştı. İsrail askerleri kamp ve şehirlerde devriye geziyorlardı.

İsrail'in kendi kontrolündeki bu alana karşı her türlü direnişi yok etme isteği 1982'de Lübnan'ı işgal etmesiyle sonuçlandı. Batı Beyrut'a gerçekleştirilen İsrail bombardımanı onbinlerce Lübnanlı ve Filistinliyi öldürdü. 1982 Eylül'ünde Sabra ve Shatilla mülteci kamplarında 2 binden fazla Filistinli katledildi. İsrail Güney Lübnan'da 15 kilometrelik 'Güvenlik Bölgesi'ni işgal etti. Çekilmesini talep eden Birleşmiş Milletler kararına rağmen bu yılın Mayıs ayına kadar bölgeden çekilmedi. İsrail müdahalesi 20 bin insanın hayatına maloldu. Nihayet kitlesel direniş İsrail'i çekilmeye zorladı.

Orta Doğu'da İsrail'in rolü ne?

İsrail, 1948'de kuruluşundan bu yana Orta Doğunun petrol zengini bölgesinde ABD'nin bekçi köpekliğini yapıyor. 2. Dünya Savaşı sonrası en büyük güç olan ABD bölgede kendine bağlı bir devlet istedi. Petrol üzerindeki kontrolünün yaratacağı istikrarsızlıktan ve kitleler üzerindeki etkisinden korkuyordu. Nüfuzlu Yahudi gazetesi Ha'aretz'in de 1951'de ifade ettiği gibi, "İsrail bekçi köpeği olacaktır. Eğer batılı güçler her hangi bir nedenle gözlerini kapatmak durumunda kalırsa, İsrail Batıya saygısızlık yapan bir veya birkaç komşu devleti cezalandırmak için güvenilirdir." O zamandan bu zamana ABD İsrail'e çok büyük ölçüde finansal destek yaptı. 1967 savaşı sonrasındaki dört yıl içinde 1,5 milyar dolar değerinde silah verdi. 1974 sonrası 80 milyar dolar yardımda bulundu.

Paranın çoğu İsrail'i dünyadaki en çok silahlanmış devletlerden biri yapmak içindi. Ancak önemli miktarda bir para da İsrail ekonomisini ayakta tutmak ve İsrail nüfusu için 'Batı Avrupa' standardında bir yaşamı garantiledi.

1984'te İsrail ekonomisi yıkımın eşiğindeyken o zamanın ABD Başkanı Ronald Reagan 1,5 milyar dolarlık acil yardım programını onayladı. Aynı zamanda ABD İsrail'e 3 milyar dolar acil olmayan yardım yaptı. Son yirmi yıl içinde İsrail'i, IMF veya Dünya Bankası'ndan ziyade ABD hazinesi defalarca kurtardı.

ABD'nin İsrail'i finansmanı halen devam ediyor. Şu anki İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın da söylediği gibi "Washington'daki arkadaşlarımız İsrail'e verilen desteğin Amerikan ulusal çıkarları için olduğunu biliyorlar."

FKÖ nedir?

1948-67 olayları Filistinliler arasında korkunç bir öfke ve kızgınlık yarattı. İsraillilere karşı silahlı bir mücadele başlatarak kahramanca mücadele ettiler. Filistin kurtuluş örgütü (FKÖ) bu dönemde doğdu. 200 kadar Filistinli gerilla İsrail ordusuna karşı Mart 1968'de Ürdün Karameh'te 12 saat savaştı. FKÖ bir gecede Arapların kahramanı haline geldi. Ve sonraki on yıl içinde İsrail baskısına karşı kitlesel destekle mücadeleye devam etti.

İsrail yönetimine karşı en etkileyici mücadele Aralık 1987'de başlayan İntifada (ayaklanma) idi. Bir İsrail tank taşıyıcısı Arap arabalarına çarptı ve Gaza'da dört yolcunun ölümüne neden oldu. Cenaze törenleri on bin kişilik büyük bir gösteriye dönüştü. İsrail askerleri bir sonraki gün gerçekleşen gösteride 20 yaşında bir erkeği öldürdüler. Cenaze töreni İsrail işgaline karşı bir protestoya dönüştü.

Gösteriler İsrail baskısına karşılık vermek üzere tüm işgal altındaki bölgelere yayıldı. Onbinlerce Filistinli barikatlar kurup gösteriler yaptı, orduya karşı savaştı. 21 Aralık'ta İsrail'deki Filistin Arap nüfusu İntifadayı desteklemek üzere bir genel grev gerçekleştirdi. Kitlesel teröre, tutuklamalara ve ekonomik ablukaya rağmen ayaklanma iki yıl boyunca devam etti.

İntifada, İsrail'i FKÖ'yle bir çeşit anlaşma yolunu aramaya zorladı. Oslo Barış Anlaşması 1993'te gerçekleşti.

Barış süreci neden çöktü?

Arap-İsrail barış süreci ortalama Filistinlilerin hayatında çok az şey değiştirdi. Anlaşma, Filistinlilere Gaza ve Batı Şeria bölgesindeki Jericho'nu birlikte yönetme izni veriyordu. Bu durum Filistin otoritesini yarattı ancak çok az gücü vardı.

Bu durum FKÖ lideri Yaser Arafat'ın Filistin güvenlik gücü yaratmasına olanak verdi. Bu gücü kendisine veya İsraillilere karşı her türlü muhalefeti baskı altına almak için kullandı.

Bu arada İsrail işgal altındaki topraklarda yerleşim yerleri inşa etmeye devam etti. Şimdi Batı Şeria'da 200 bin, Doğu Kudüs'te 180 bin, Gaza'da 6500 İsrailli var.

Halen Ürdün, Lübnan, Suriye, Batı Şeria ve Gaza'ya dağılmış olan 3,5 milyondan fazla Filistinli mülteci var.

Bu yıl İsrail ABD'den 4 milyar dolardan fazla yardım alırken Filistin otoritesi sadece 100 milyon dolar yardım aldı.

Sosyalist çözüm ne?

Sosyalistler Filistinlilerin yanında yer alır. Geçen yüzyıl boyunca ezildiler, zulüm altında yaşadılar. 1948'de kendi anavatanlarından etnik olarak temizlendiler ve o zamandan bu zamana mülteci olarak yaşadılar.

İsrail, ABD hükümetinin Orta Doğudaki ağır silahlı koludur. Filistin mücadelesi ezilen bir halkın çok güçlü bir askeri güce karşı savaşıdır.

Sosyalistler Filistin'de Yahudi ve Arapların eşit hakka sahip olduğu demokratik bir devlet için tartışmalı. Filistinliler kendi anavatanlarına dönebilmelidir.

Orta Doğuda daha uzun dönemli alternatif, bütün bölgede insanlar büyük bir yoksulluk içinde yaşarken kendileri zenginlik içinde yaşayan yozlaşmış rejimleri devirecek devrimlerdir.

Bu, Filistinlilerin de, bütün ulusal azınlıkların da, Yahudilerin de eşit haklara sahip olduğu bir cumhuriyet yaratarak özgürleşmesini sağlayacaktır. Filistinli ve Yahudi insanların dayanışması ve enternasyonalizm üstüne yükselen çok iyi bir gelenek var. Bu geleneğe yeniden sahip çıkmamız gerekiyor.

 

“Ben Yahudi’yim; ama İsrail’den nefret ediyorum”

Beccy Reese

İsrail devletinin Filistinlilere karşı gerçekleştirdiği eylemler çok üzücü. Batı Şeria ve Gaza'daki mülteci kamplarında yaşayan Filistinliler geçen ay boyunca en korkunç saldırılarla karşı karşıya kaldılar.

1990'ların başında İsrail'de yaşarken Arapların nasıl bir eşitsizlikle karşı karşıya olduğunu gördüm. İsrail'in kuzeyindeki birçok köy belediyelerden hiçbir destek alamıyordu. Arap köyleri yardım kuruluşları ve gönüllü örgütlenmelerin verdikleri ile yaşamaya çalışırken, Yahudi köylüler hükümetten eğitim ve kültürel projeler için para alıyordu.

Bu durum ayrımcılığın ne kadar derin olduğunu gösteriyor. 1993'te karşılaştığım Arapların çoğu barış sürecine şüpheyle bakıyordu. Adalet getireceğini umut ediyorlardı ancak topraklarına ve eşitliğe sahip olmadan bunun mümkün olabileceğini düşünen çok azdı.

İşgale ve eşitsizliğe karşı mücadele eden Filistinlilerle birlikte durmalıyız. Geçmişte Yahudiler ezilen insanlar olarak mücadele etmek ve dayanışma ve enternasyonalizm derslerini öğrenmek zorunda kaldı. Yahudiler İkinci Dünya Savaşında Varşova Gettosu'nda savaştı.

Bir Yahudi sosyalist olarak bu gelenekten onur duyuyorum. Ancak soygunculuk yapan, Filistinlileri terörize eden ve öldüren bir devletten hiç bir onur duymuyorum. Adalet gerçekleşinceye kadar barış mümkün olmayacaktır.

Antikapitalist; Sayı 3; Kasım 2000

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön