Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


UFUKTAKİ IŞIK

Nawal El Saadawi, Türkçe’ye de pek çok kitabı çevrilen Mısırlı bir yazar. 1981'de Enver Sedat'ın muhalif liderlerin tümüne karşı başlattığı baskı döneminde hapse atıldı. Kadın haklarını savunmak için kurduğu Arap Haklarını Koruma Birliği 1991’de Mübarek hükümeti tarafından kapatıldı.Daha sonra, adı İslamcı grupların ölüm listesinde yayınlandığı için, 5 yıl boyunca Mısır'dan uzakta yaşadı. Saadawi ile “Kadın, Küreselleşme ve Ortadoğu” üzerine Wael Fateen’in İngiltere'de yayımlanan Socialist Rewiev dergisi için hazırladığı söyleşiyi aynen sunuyoruz.

Şu anda kapitalizm karşıtı hareketi nasıl görüyorsunuz?

Porto Allegre'nin sloganı, "başka bir dünya mümkün" idi. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü, insanların çoğunluğu sisteme karşı ve şimdi onlar, din, cinsiyet ve renklerinden bağımsız olarak örgütleniyorlar. Hareketin politik bir gündemi var. Ben buna, büyük medyaya karşı kafalardaki örtünün kaldırılışı adını veriyorum. 11 Eylül'de ABD'deydim ve medyanın "terörizm" sözcüğünü kullanarak Amerikalıların beynini yıkama rolünü nasıl oynadıklarını gördüm.

Şaron'un ve İsrail ordusunun işlediği suçlarla işgal altındaki topraklarda mücadele eden Filistinlilerin yaptıklarını eşitmiş gibi göstermek de yanlış. Bu, devlet terörizmi ile kendini savunmayı eşitliyor ve İsrail'in bölgedeki tek nükleer güç olması durumunu inkar ediyor.

Hareketin fikirsel olarak gelişimi için ne gerekiyor?

Hareketin bir ufku var. Fukuyama ve Huntington'un tarihin sonu veya medeniyetler çatışması gibi postmodern teorilerine karşı çıkıyoruz. "Başka bir dünya mümkün" bu ufuk. Karmaşık bir felsefe değil. Sokakların temel ideolojisi. Köylülerin, işçilerin, ev kadınlarının ve normal insanların ideolojisi. Bu hareketlerde düşünme ve eylem arasında bir ayrım göremeyiz. Bir roman yazmak gibi. Beyin, düşünce ve ruh arasındaki ilişkiyi kurmak üzerine bir yaratma yeteneği. Kitleler, teoriyi ve eylemi işte böyle birbirinden ayırmaz.

Küreselleşmenin kadınlar üzerine etkisini nasıl görüyorsunuz?

Kadınlar, ekonomik güce, eğitimsel güce ve kendilerini savunacak siyasi partilere sahip değiller. Bu nedenle çok daha zayıflar. Ekonomik kriz veya bir savaş olduğunda önce kadınlar acı çeker. Küreselleşme, yeni bir fenomen değil. Doğası gereği kötü de değil. Aşağıdan küreselleşme gibi pozitif küreselleşmeler var ve dünya şimdi buna şahit oluyor. Yukarıdan küreselleşme bize ABD ve Dünya Bankası tarafından dayatılıyor. Ve bu, azınlığın çoğunluk üzerindeki sömürüsünün derinleşmesinin bir ifadesi.

Kadınlar bu çoğunluğun daha zayıf parçası. Mısır'da onlar fabrikalardan ilk atılanlar oluyorlar. İşsizlik ve yoksulluktan iki kat etkileniyorlar. Küresel düzeyde yaşanan fahişelik, dünyanın her yerinden kadınları, özellikle de Mısır, Filipinler gibi yoksul ülkelerdekileri, vücutlarını satmak zorunda bırakıyor.

Siz, "laik feminizmin kadın rahibi" olarak tanımlanıyorsunuz. Bu tanımlama hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu tanımlamadan hoşlanmıyorum ve aynı fikirde değilim. Bu tür dinsel terminolojileri kullanmaya karşıyım. George Bush'un diline benziyor. Aynı zamanda lider ve liderlik edilenler ayrımına da karşıyım. Kitle hareketi muhteşem, ana beyin yok. Kitleler için reçete yazabilecek kimse yok. Kitleler, kendilerini özgürleştirirler ve onların, “kadın rahipler” sözcüğünün içerdiği gibi bir bağımlılık ilişkisine ihtiyaçları yok. Laikliğe gelince, ben hayatımda hiç laik bir ülke görmedim ve olduğunu da düşünmüyorum. Laik olduklarını iddia eden İngiltere ve ABD'de bile ne zaman bir kriz olsa hemen Tanrıyı işin içine sokarlar. Aynı zamanda ben, kadınların özgürlük mücadelesini veya dinsel baskılara karşı mücadeleyi sınıf mücadelesinden ayırmadım.

Mısır, Ürdün ve tüm Ortadoğu'da Filistin'le dayanışma faaliyetleri görülmemiş ölçüye ulaştı. Bu yeni gelişen hareketle kapitalizm karşıtı hareket arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?

Örneğin Mısır'ı ele alırsak, sözde politik fikirlerin liderliğini yapan önemli yazarlar, büyük fikir adamları, etkili bir günlük gazete olan Al-Ahram'da yazarlar. Bu gazete hükümetin doğrudan sözcüsü durumundadır ve bu herkes tarafından bilinir, kimse de onlara inanmaz. Diğer taraftan, siyasi partiler yetersizler. Onları devlet yarattı ve böylece onlar da onun sadık savunucuları oldular. Geleneksel sol da bu kaderden kaçamadı. Hükümet bunun farkında, bu nedenle de kitle hareketinin eylemlerini sınırlamak için baskı uyguluyor. İnsanları ikna edemediği için onları durdurmak üzere aşırı güç kullanıyor. Böylece insanlar sokaklara çıktı. Gazeteleri okumayı bıraktılar. Genel hava, hükümet ve onun paralı sözcülerine karşı eleştirel. Benim gibi muhalif yazarlar ve entelektüeller, izole edildi. Makalelerini yayınlayamıyor, televizyonda görünemiyorlar.

Bu durum özellikle hareket yüksek düzeyde baskıyla karşı karşıya olduğunda bir liderlik vizyonu problemini ifade ediyor. Sokaklara çıkan o insanların mücadeleye devam etmesi için liderliğe ihtiyaçları var, örgüte ihtiyaçları var. Geleneksel siyasi partiler, örgütçü liderlik olamazlar. Bu nedenle yeni, radikal güçlerin gerekliliği çok önemli. Kapitalizm karşıtı hareket giderek daha fazla güçleniyor, çünkü daha fazla örgütleniyor. Hareketin arkasındaki itici güç yalnızca Filistin değildi. Aynı zamanda yoksulluk, işsizlik ve öfke onları sokağa çıkarttı.

Arap solunun İslami harekete karşı sınıfsal veya sosyalist tutum almaktan ziyade laik tutum benimseyerek devletle ittifak içine girdiğini düşünüyor musunuz?

Doğru tutumun, işbirliği yapmak ve önceliklerin olması gerektiğini düşünüyorum. Farklı grupların farklı gündemleri var. Ancak, aynı düşmana karşı mücadele ettiğimiz müddetçe bu çok önemli hale geliyor. Kural, sınıf iktidarına karşı olan tüm insanlarla birlikte çalışmak olmalı. Aramızdaki tartışma ile onlar da değişir, biz de değişiriz. Birlikte gelişiriz. İslamcılarla birlikte demokrasi için mücadele etmekle sorunum yok. Bu işbirliğinin hedefi, Mısır'daki geleneksel solun yaptığı gibi iktidara ulaşmak için uzlaşmak olmamalı. Uzlaşmanın anlamı, kadın haklarından başlayıp sınıf mücadelesine kadar her şeye ihanet etmek olmamak zorunda. Hedef, ortak düşmana karşı daha güçlü bir cephe inşa etmek olmak zorunda.

Antikapitalist; Sayı 17; Temmuz 2002

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön