Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Egemenlik Planlarına Ortak Olmayalım!

Türkiye Orta Doğu’nun neresinde?

Coğrafi olarak tabii ki hemen yanı başında. Ya siyasi olarak? Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan kaynaklanan bir sömürü ve baskı tarihi var. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin ABD ile yakın ilişkisi Orta Doğu’da öfke yarattı. Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’dan sonra şimdi de AKP’li Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile ilişki kurması, açık-gizli antlaşmalar yapması, ihale vermesi ve Filistin halkının katili Siyonistler ile sık sık el sıkışması Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik politikalarını gözler önüne seriyor. ABD’nin İncirlik’i daha kapsamlı kullanmak istemesi ve yeni bir NATO üssü kurulma çalışmaları Türkiye’ye Ortadoğu’ya karşı bir mızrak ucu görevi verilmesi üzerine durulduğunu da gösteriyor. Türkiye 1991’de Irak savaşına da ortak olmuştu. 1 Mart 2003’de 1. teskereyi reddetmiş olması AKP’nin temsil ettiği Türkiye yönetiminin değil savaş karşıtlarının bir eseriydi.

Sık sık “Araplar bizi sevmez” deniyor. Türkiye’nin gelmiş geçmiş bütün yönetimleri Orta Doğu’ya sırtını dönmüş emperyalizm ile işbirliği yapmışlardır. Sevmemelerine niye şaşırıyoruz ki?

Model mi olacak?

Bütünsel olarak Türkiye bölgesel hegemonya hırsına ortak edilmek isteniyor, model ülke olarak sunuluyor. Türkiye, eski adıyla Büyük Orta Doğu Projesi olarak bilinen Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi’nin “demokratik ortağı” olarak öne çıkartılıyor. Erdoğan geçen yıl ABD’nin Sea Island kasabasında yapılan G8 toplantısına bile davet edildi. Bu toplantıda Türkiye’ye İtalya ile birlikte Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi kapsamında oluşturulan Demokratik Yardım Diyaloğu Grubu’na eşbaşkanlık verildi. Türkiye “Gelecek İçin Forum”un parçası. Hatta Türkiye, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi Koordinatörünü bile belirledi: Büyükelçi Ömür Orhun. 18 Nisan için planlanan ancak Irak Hükümeti’nin kabine çalışmalarını tamamlayabilmesi için ertelenen Irak’ın Komşuları Zirvesi de İstanbul’da yapılacak.

Liste uzatılabilir ve buna kadın hakları konusunda yaz ayları için Türkiye’de yapılması planlanan Orta Doğu toplantısı da eklenebilir. Türkiye ister “model” ister “deneyim paylaşan” ülke olarak Orta Doğu’nun ABD hegemonyası çerçevesinde yeniden yapılandırılmasında rol alıyor. Demokrasi ve kadın hakları konusunda Türkiye’yi kimsenin ciddiye almayacağı düşünülebilir ancak asıl mesele Türkiye’nin Orta Doğu’nun neresinde yer alacağı. Burada da yine Türkiye’nin emperyalizmin yanında yer aldığını görüyoruz. İstedikleri kadar “model değiliz deneyim paylaşacağız” diyerek yumuşatmaya çalışsınlar Türkiye egemen sınıfı emperyalist planda öncü rolünü oynamaya hevesli ve buradan da önemli mevzi ve kârlar elde etmek istiyor.

ABD-AB-Türkiye

Ancak Türkiye, ABD ve AB arasında ve her iki egemen sınıfın farklı talepleri arasında bir süre gelip gitti. Türkiye’nin AB üyeliği bir ABD projesi olmasına rağmen Avrupalı egemenler de Türkiye’nin kendilerine yaklaşması ve ABD ile arasına mesafe koyması yönünde telkinlerde bulunuyor. ABD ve AB arasında Irak savaşı sürecinde yaşanan gerginlik Ocak ayı sonunda yapılan seçimler sonrası ve Irak’ın yeniden inşası konusunda işbirliği (pasta paylaşımı) temelinde şimdilik giderildi. George Bush, Condoleezza Rice ve yardımcısının yaptıkları Avrupa turları zaten Eski ve Yeni Avrupa ile bir uzlaşma zemini bulmaya dönüktü. Dolayısıyla ABD ve AB’nin Türkiye’ye yönelik beklentiler konusunda önümüzdeki süreçte daha uyumlu davranacakları düşünülebilir. Uzun vadeli rekabet tabii ki sona ermedi ancak AB’nin şu anda Irak’ta oluşan fırsatı kaçırmak istemediği son derece açık.

ABD-AB ve Türkiye ilişkilerinde iniş çıkışlar yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek. Egemenlerin birbirine ihtiyacı var, herkes bunu biliyor ve bunun üzerinden pazarlık yapıyor. ABD-Türkiye gerginliğinde ABD’nin bazı konularda geri adım attığı görülüyor. Eski CIA Başkanı Graham Fuller’den, Richard Perle gibi has bir Şahin ABD’nin hatalı davrandığını yazıp çiziyor. Denklemin bu tarafındaki Türkiye egemen sınıfı açısından da ABD ve AB arasında denge ve pazarlık oyunu dönemi kapanmış görünüyor. Türkiye için Irak’a Musul üzerinden yeni bir sınır kapısının açılması kararının da etkilerini görüyoruz.

Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’ye düşen küresel rol SSCB’ye karşı bir ileri karakol olmaktı. Türkiye egemen sınıfı bu işlevi yerine getirdi ve bunun için de fazlasıyla mükafatlandırıldı. Şimdi ise emperyalizmin Türkiye’ye biçtiği rol Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi’nin ortağı olmaktır. Özellikle Suriye ve İran konusunda Türkiye’ye önemli görevler biçilmektedir.

Orta Doğu’nun yanı başında ve Irak’a komşu bir ülke açısından böylesi bir ortaklığın ne denli tehlikeli olabileceğinin herkes farkında. Emperyalist müdahale bölgede daha fazla öfke ve istikrarsızlık yaratıyor.

Emperyalist düzenin yarattığı denklem 11 Eylül 2001 sonrasında George Bush tarafından “ya benimlesin ya da teröristsin” şeklinde özetlenmişti. Bölgedeki bütün egemen sınıflar açısından bu mesaj çok nettir. Dolayısıyla Türkiye egemen sınıfı açısından projeye ortak olmamanın riski çok daha yüksek görülüyor. Egemenlerin bir alternatifi yok…

Alternatif Var

Türkiye’deki işçi, yoksul ve ezilenlerin ise Orta Doğu halklarına karşı bir mızrak ucu görevi üstlenmekten hiçbir çıkarı yok. Tam tersine bu projeye ortaklık için yine bu kesimlerden fedakarlık istenecektir. Bizim çıkarımız Orta Doğu haklarıyla emperyalizme karşı gerçek bir demokrasi mücadelesinde güçlerimizi birleştirmektir.

Emperyalizmin bölgedeki 100 yılı aşkın bir süredir küçük bir azınlık için zenginlik, büyük çoğunluk için ise baskı ve yoksulluk üretti. Kendi egemenlerimiz ile emperyalist güçlerin peşinden gittikçe de daha fazla bedel ödedik.

ABD’nin hegemonya ve petrol için atıldığı macera, bölgede emperyalist zinciri kırmak için de gerçek bir fırsat oluşturuyor. Bu fırsatı hep birlikte değerlendirmek için Orta Doğu’ya sırtımızı değil yüzümüzü dönmemiz ve anti-emperyalist, demokrasi yandaşı güçlerle dayanışmamızı arttırmamız gerekiyor.

Emperyalizm ve ABD karşıtlığı

Türkiye’yi Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi olarak adlandırılan emperyalist planın hedef ülkesi olarak algılama ve gösterme çabaları söz konusu.

Gerek faşistler gerekse de yeniden güçlenmeye çalışan eski statükonun temsilcileri “Türkiye bölünüyor, elden gidiyor” diye bayraklarına sarıldılar. ABD’ye de asıl olarak Kürt sorunundan dolayı karşı çıkılıyor, milliyetçiliği körüklüyorlar.

Halbuki Türkiye, Irak gibi bir hedef ülke değil, bu işin ortağı. Gerek ABD gerekse de AB, sağlam bir ortak olması için Türkiye’de istikrarı sağlamak ve bölgede örnek oluşturmak için uğraşıyorlar. Türkiye egemenleri de emperyalist projenin ortağı. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları buradan tarif ediliyor. Bugün bayrağın temsil ettiği emperyalist işbirlikçiliktir.

Bu güçlerin anti-Amerikancılığı’nın anti-emperyalizm ile bir ilgisi yok. ABD, Irak’taki PKK kamplarına bir operasyon çekse onlardan daha büyük Amerikan şakşakçısı olamayacak. Amerikan askerinin bile artık kaçtığı savaşa gitmek için birbirleriyle yarışacaklardır.

Söz konusu kesimlerin Türk bayrağına sarılarak sergiledikleri anti-Amerikancılık Irak’taki kamplar meselesinin çözülmesi için ABD üzerinde baskı kurmaya yöneliktir. Örnek ülke Türkiye’nin istikrarsızlığa sürüklenebileceği mesajını gönderiyorlar. Bu güçler emperyalizm ile işbirlikçiliğine karşı değiller, sadece işbirliği koşullarında bir balans ayarı yapılmasını istiyorlar. Anti-emperyalistlerin bu kesimler ile işi olamaz!

ABD’nin bölgedeki planlarını çöpe atmak anti-emperyalist bir duruş ile birlikte Türkiye milliyetçiliğinin de reddini de gerektiriyor.

İncirlik Üssü Kapatılsın

ABD, İncirlik Üssü’nü daha kapsamlı kullanmak üzere kendilerine tahsis edilmesini istiyor. Reddedilsin!

Ortadoğu’ya karşı bir mızrak ucu olmayacağız.

ABD, İncirlik Üssünü Haziran 2003’den beri Irak’a transit geçişler için kullanıyor. Bakanlar kurulu 23 Haziran 2003’de buna gizli bir kararname ile izin verdi ve Haziran 2004’de sözleşmeyi uzattı. Nisan ayında yeni bir sözleşme daha yapıldı. İptal edilsin!

İncirlik’te 1954’den beri ABD askeri bulunuyor.Çekilsin!

İncirlik Üssü kurulduğu 1952’den bu yana Ortadoğu’ya karşı kullanılıyor. 1958’de ABD’nin Lübnan saldırısı için kullanılan üs, 1991 Irak Savaşı ve sonraki “Çekiş Güç” operasyonları ve 2002 Afganistan Savaşı’na ortak edildi.

Kapatılsın!

Antikapitalist; Sayı 32; Mayıs 2005

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön