Güncelleme:
08.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Dünya Sosyal Forumu’nun Eleştirel Değerlendirmesi*

Alex Callinicos, Chris Nineham

1. Brezilya’nın Porto Alegre kentinde 26-31 Ocak 2005’de toplanan 5. Dünya Sosyal Forumu Chiapas, Seattle ve Cenova’da gördüğümüz küresel hareketin gücünü bir kez daha ortaya koydu. Sosyal Foruma 155 bin, açılış gösterisine 200 bin kişi katıldı. Forum süresince 2 bin 500 etkinlik, ve sayısız kültürel faaliyet gerçekleştirildi. Forum sonunda sosyal hareketlerin toplantısı 19 Mart’ta Irak işgaline karşı küresel eylem günü çağrısı yaptı. Bütün bunlar kutluyoruz.

Britanya’dan gelen katılımcılar olarak bu gelişmeleri paylaşıyor olmaktan büyük zevk aldık. Brezilya halkının sıcak misafirperverliği ve sosyal hareketlerin dinamizmi ile yeniden karşılaşmaktan da büyük memnuniyet duyduk. Küresel adalet hareketinin fikir ve gündeminin her zamanki kadar geniş bir kitleye hitap ettiği açıkça görülüyor. Bunlarla birlikte 5. Dünya Sosyal Forumunun bir başka yönü de vardı ki bu neo-liberal küreselleşme ve emperyal savaşa karşı dünya çapındaki hareket üzerindeki olası etkisi nedeniyle kaygı vericidir.

2. En bariz olanıyla başlayalım. Ünlü “Porto Alegre İlkeleri” partilerin katılımını ve sosyal forumların karar almasını yasaklar. Radikal Solun, Floransa ve Londra’ya yapılan Avrupa Sosyal Forumlarında görünürlüğü, İlkelere aykırı olduğu gerekçesi ile sert bir şekilde eleştirildi.

DSF’nin kurucularından Chico Whittaker, İlkeleri, “sahibi olmayan köy meydanı”, “sosyal olarak yatay bir alan” betimlemeleri ile hayli şiirsel bir tarzda savundu. Peki durum böyle ise, DSF dahilinde seminer olarak tasarlanan bir toplantıda Luiz Inacio Lula da Silva’nın konuşmasını nasıl açıklayacağız. Lula sadece İşçi Partisi’nin (PT) lideri değil aynı zamanda Brezilya’nın Başkanı’dır. Sözde seminer de İşçi Partisi’nin bir mitingi gibi gerçekleşti. Lula’nın Sosyal Forum’a katılımı hiç de “yatay” bir alan kullanımı gibi görünmüyor. Lula’nın DSF’de konuşması daha ziyade vali ve şürekasının köy meydanına dilencileri yara yara gelip yoksullara duyduğu aşkı ilan etmesine benziyor.

Burada iki mesele söz konusu. Birincisi İlkelerle ilgili. Bize göre partilere yasak koymak bir hatadır çünkü politik örgütlenmeler sosyal hareketler ile ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmişlerdir. Partiler, farklı stratejiler ve görüşler dile getirerek sosyal forumlarda yaşanan tartışmalara meşru bir katkı yapmaktadırlar. Porto Alegre İlkeleri şimdiye kadar hep delinmiştir ancak Lula’nın mitingi bu konudaki ikiyüzlülüğünü tüm açıklığı ile ortaya çıkarmıştır. İlkeleri değiştirmek ve yasağı kaldırmak daha dürüst olacaktır.

Diğer konu ise daha büyük bir aciliyete sahiptir. Lula geçmişte ne olmuş olursa olsun bugün artık küresel sosyal liberalizmin liderleri arasında bulunmaktadır. Lula’nın kendisi, Tony Blair, Gerhard Schröder, Bill Clinton ve Thabo Mbeki’ye bağlayan bir politik eksende yer almaktadır. Lula Hükümeti, IMF taleplerinin bile ötesinde bir bütçe fazlası hedefini karara bağladı, faiz oranlarını Brezilyalı sanayicilerin “mali sermayenin çıkarına” diye ifade ettiği bir düzeye çekti.

Bu çerçevede Lula mitinginin içeriği dikkat çekicidir. Lula Yoksulluğa Karşı Küresel Çağrı’yı destekliyordu. Lula’nın gündemi, Tony Blair’in Maliye Bakanı Gordon Brown’un Temmuz ayında İskoçya’da yapılacak G8 toplantısı önceki girişimlerine benzerlik göstermektedir. George Bush’un savaşına ortak olduğu için güvenilirliğini yitiren Tony Blair şimdi kendini dünya yoksullarının “kurtarıcısı” olarak lanse etmeye çalışmaktadır.

Blair gibi emperyalist bir savaş çığırtkanının bile Güney Yarım Küre’nin sıkıntıları konusunda kaygı ifade etmesi hareketimizin bir başarısıdır. Ancak Gordon Brown’un “Afrika’ya Marshall Planı” olarak adlandırdığı girişim dünya yoksullarının hayatını değiştirebilecek bir kaynak transferine tekabül etmemektedir. Dahası, her yardım veya borç azaltma paketi, günümüzde yoksulluğun nedeni olan neo-liberal politikaları şart koşmaktadır.

Lula’nın Porto Alegre’deki müdahalesi sosyal liberal hükümetleri destekleme ve neo-liberalizme “dünya yoksullarına yardım yolu” şeklinde yeni bir imaj kazandırma projesinin bir parçasıydı. Hareketimizin bu projeye yanıtı özellikle İskoçya’nın Gleneagels bölgesinde yapılacak G8 toplantısı öncesinde Üçünü Dünya Ülkeleri’nin borçlarının tümüyle silinmesi ile başlayan küresel düzeyde zenginliğin yeniden dağılımını öngören bir çalışma olmalıdır.

3. Belki de Brezilya’da Dünya Sosyal Forumu’nu örgütleyenler üzerindeki politik basınç Üçünü Yol politikacılarının alternatif küreselleşme hareketinin gündemine el koyma taleplerine direnemeyecek kadar yoğun olmuştur. Ancak DSF’nin örgütlenmesi konusunda sorumluluk almak zorundalar. Mumbai’de (Hindistan) yapılan bir önceki DSF’den ilham alan organizatörler bir yer değişikliğine gitmişlerdir.

Daha önceki Porto Alegre forumlarına kıyasla bir devamlılık sağlandı. Ancak bu kazanım, mekanın 11 ayrı tema temelinde bölünmesi nedeniyle yok oldu. Otonomcu Düşün, Çeşitliliği, Çoğulculuğu ve Kimlikler Savunmak, Sanat ve Yaratıcılık alanları mevcuttu. Örneğin sanat ve insan hakları ile ilgilenen bir kişi bütün forumu küçük bir alanda, başka konularda ilgileri olan insanlarla hiç karşılaşmadan geçirebilirdi.

Bu yaklaşım hareketimize zarar verebilir. Hareketimize dair en büyük güzelliklerden birisi çok farklı kesimlerden insanların birbirileriyle ilişkiye geçmesi ve birbirimizden öğrendiğimiz ve güç aldığımız bir tartışma sürecine ortak olmamızdı. DSF’deki tematik bölünme bu dinamiği ciddi ölçüde zayıflatmıştır. Üstelik de Porto Alegre’de, Mumbai Forumu’nun sağladığı ve 100 bin kişinin Arundhati Roy, Chico Whitaker ve Jeremy Corbyn’in açılış konuşmalarını birlikte dinledikleri genelleştirici (bir araya getirici) bir organizasyon da söz konusu değildi. Londra’daki Avrupa Sosyal Forumu’ndan da bildiğimiz gibi kolektif bir şekilde örgütlenmiş toplantıları oluşturmak yoğun emek gerektiren bir iştir. Ancak bu çalışma, hareketin önceliklerinin belirlenmesi, bir odak ve yönelim sağlanması konusunda son derce faydalıdır.

Yaşanan bu parçalanmışlığın etkisi, Lula’nın müdahalesi ile birlikte ele alındığında, siyasi olarak tarafsız değildir. Gelişme, hareketin karşılaştığımız sorunlarla, neo-liberalzim ve çevre felaketi, sermayenin küreselleşmesi ve savaş konuları arasında bağ kurma eğitimine de zıt düşmektedir. DSF’nin kurucularından da olan Brezilyalı aydın Emir Sader’in de belirttiği gibi “Forum ikincil konulara vurgu yaparken günümüzün en önemli konusu olan savaş ve emperyal hegemonyaya karşı mücadele konusunda büyük bir tartışmaya yer vermemiştir.”

4. Bu zaafları abartmak tabii ki hatalı olur. Beşinci DSF, birçok başarıya imza atmıştır. Savaş Karşıtları toplantısı dünyanın birçok yerinden gelen aktivistlerin işbirliğini geliştirmiştir. Yine çevre grupları iklim değişikliği konusunda çok ihtiyaç duyulan bir inisiyatif almışlardır. Sosyal Hareketler toplantısı farklı çevrelerin ortak bir mücadele gündemindeki bir araya gelişinin çok önemli bir ifadesi oldu.

Yaşanan sorunların bir kısmının politik anlaşmazlıklardan kaynaklandığı gerçeğini teslim etmemiz gerekiyor. Hugo Chávez’in Forum sonuna doğru yapılan toplantısı anti-emperyalist Sol’u bir araya getirdi ve Lula mitingine de bir yanıt oluşturdu. Gigantinho Stadyum’unu hınca hınç dolduran her iki toplantı iki lider arasındaki çatışmanın da dolaylı bir ifadesi oldu. Lula ve Chávez destekçilerinin (ve bizim gibi Chávez konusunda da şerhleri olanların) bir araya gelip rahatça tartışabileceği forumlara ihtiyacımız var.

Bu değerlendirmeyi yapmak geleceğe dönük de ders çıkartma amacını taşıyor. Bir yıl önce Hindistan’da yapılan DSF bir örnek ve bir çıta oluşturdu. Londra’daki Avrupa Sosyal Forumu ve Porto Alegre’deki DSF’yi örgütleyenler bu örneği takip etmeye çalıştı. Porto Alegre DSF’si ise karşılaştırılabilir bir model oluşturmuyor. Gelecekte, özelliklede temalar temelli parçalanmadan kaçınılmalıdır.

Bütün bunlara rağmen 5. Dünya Sosyal Forumu bize bir sorumluluk yükledi. Blair ve Lula’nın küresel yoksulları “kurtarma” projelerini sadece ikiyüzlü ve sahte olarak kınamak yetmez. Bunu herkes yapabilir. Yapmamız gereken, daha iyi bir alternatifin varlığını gösterme gücü olan bir hareketi inşa etmektir.

* Critial Reflections on the Fifth World Social Forum’dan kısaltarak çevrilmiştir.

Antikapitalist; Sayı 31; Mart 2005

'Dünyada Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön