Güncelleme:
03.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Ekonomik Krizden Çıktık Mı

Cem Uzun
Kemal Derviş önce, "krizden çıktık" dedi. Ardından da IMF'nin kredi musluğunu kısacağı korkusuyla, "özerklikte ipin ucu kaçtı, yasa değiştirilecek" diyen Ecevit'i bu sözlerini geri almaya ikna etmek zorunda kaldı. Patronlar açısından iki kriz Egemen sınıf açısından iki kriz söz konusu. Birincisi mali sistemin krizi diğeri de reel ekonominin çöküşü. İşçi sınıfı açısından bir kriz İşçi sınıfı açısından bir kriz söz konusu. Hala işi olanlar iki yıl önce de zaten düşük olan ücretlerinin yarısından fazlasını kaybettiler. Resmi rakamlara göre de 1.5 milyon kişi işsiz. Dolayısıyla her ailenin geliri daha da azaldı. Mali kriz riski 18 Şubat 2001'de yaşadığımız türde bir mali krizin tekrarlanma olasılığı yüksek. İki yıl önce 1.5 milyon TL olan dolar şu sıralar 1.3 milyon TL civarında seyrediyor. Ancak enflasyon hızla artıyor. Bu işte bir mantık var ise o zaman TL bir kez daha çökecek çünkü Şubat 2001'de olduğu gibi aşırı değerlenmiş durumda. TL son bir yılda satın alma değerinin yarısını kaybetti ancak geçen yıla göre daha fazla dolar satın alabiliyor. Ama bu bir tımarhane ekonomisi. Dolayısıyla bu mantık işlemeyebilir ya da daha ileri bir aşamada devreye girebilir. Borçlar Türkiye'nin iç ve dış borçlarında bir azalma yaşanmadı. Egemenler eski borçları ödeyebilmek için sürekli yeni borçlar alıyorlar. Bankacılar verdikleri borçların faizlerini alamayacaklarını düşündükleri anda yeni bir mali krizin kapıları aralanacaktır. Derviş'in, Ecevit'in "özerklik" sözleri üzerine paniklemesinin altında yatan gerçek bu. Hükümetin vergileri arttıran, harcamaları düşüren ve yüzbinlerce işçiyi kapı önüne koyan kararları bankerleri borç ödemelerinin uzun vadede yapılacağına ikna etti. Derviş bu nedenle "krizden çıktık" diyebiliyor. Daha da önemlisi bu saldırılara karşı işçi sınıfından şu ana kadar ciddi bir yanıt gelmedi. İşçilere taviz yok Derviş için önemli olan işçilere yaşam standardını yükseltecek KDV oranının düşürülmesi gibi tavizlerin verilmemesidir. Derviş açıkça, "KDV'yi %18 'den %15 indirmek bizim mali hedeflerimizi bozar. Hedeflerimiz bozulunca da piyasada güven bozulur, dış desteğimiz de biter" diyor. Görüyoruz ki "kriz bitti" söylemi, yöneticilerin ve sermayedarların yarattıkları krizin faturasının şimdiye kadar işçi sınıfı tarafından ödenmiş olmasının verdiği güvene sıkı sıkıya bağlıdır. Gerçek ekonomi Reel ekonomideki çöküş devam ediyor. Otomotiv sektörü imalat sanayisinin durumunu göstermek için iyi bir örnek. Ocak 2002 Türkiye'de sadece 849 otomobil satıldı. Ocak 2001'de bu rakam 8443'dü. Otomobil fabrikalarındaki üretimin yüzde 90'ı ihracata yönelik. Türkiye'de ücretler o kadar düşük ki burada üretip ihracat yapmak son derece kârlı oluyor. TL'nin yeniden aşırı değerlenmiş olması da ihracatı olmusuz etkilemiyor. Kilit faktör durumunda olan ücretler düşük ise TL'nin aşırı değerlenmiş olması patronlar için sorun teşkil etmiyor. Ama bu durum bizim için sorun. İhracata yönelik sektörlerde çalışan işçiler harcamalarını arttırıp ekonominin başka alanlarında talep ve dolayısıyla istihdam yaratamıyorlar. Verili döviz kurları üzerinden gıda, elektrik, yakıt fiyatları dünya standartlarına göre yüksek, ücretler ise son derece düşük. Bunun anlamı işçiler yoksulluk çekerken bazı patronların kâr ediyor olmasıdır. İstihdam Bizler, işçi sınıfı açısından bakıp, "krizden çıkış"tan istihdamın artması, harcamaların artması ve bunun sonucundan istihdamın yeniden artmasını anlıyoruz. Patronlar ise sadece kâr etme fırsatlarını düşünüyorlar. Türkiye'de yaşanılan yeniden yapılanma sürecinde bazı patronlar batıyor ama ister yerli ister yabancı olsun daha güçlü bazı patronlar da batanların mallarını ucuza satın alıyor. Bu işçilerden daha fazla artı-değer elde etmeyi de kolaylaştıran bir tekelleşme sürecidir. Medyada duyup gördüklerimiz tabii ki bu süreçten kazançlı çıkanlar. Kameralar kaybedip batanları göstermiyor. Dolayısıyla Derviş "krizden çıktık" derken aslında "işçiler henüz mücadele etmedi" demek istiyor. Savaş tehdidi Yeni bir mali krizin yaşanıp yaşanmayacağını kimse kesin olarak tahmin edemez. ABD'nin Irak'a saldırıp saldırmayacağını ya da ne zaman saldıracağını ve bunun bankerlerin güven düzeyini nasıl etkileyeceğini kestirmek de mümkün değil. Kesin olan bir şey varsa o da patronların 1980 ve 90'larda yarattıkları borç sorununun sistemde istikrarsızlık yaratmaya devam edeceğidir. Açlık sınırının altına düşen ücret düzeyi ve işsizlik olarak yaşadığımız krizden çıkmak için ise İtalyan, Alman ve Avrupa işçilerinin mücadelesi yol gösteriyor. İşçi sınıfı açısından krizi çözmek için mücadele etmeliyiz, aksi takdirde Derviş gibiler faturayı bize ödeterek "krizden çıktık" demeye devam edecekler.

Antikapitalist; Sayı 15; Nisan 2002

'Türkiye'de Durum' sayfasına dön
sayfa başına dön