Güncelleme:
09.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Şubat ve Ekim Devrimleri ve Parti

Birinci Dünya Savaşı’nın neden olduğu kıyım ve sefalete karşı Rus kitleleri Şubat 1917’de ayaklandı. Devrilen Çarlığın yerini General Kornilov önderliğinde askeri bir rejim aldı...’ Rus devrim tarihi böylesi bir sonla da sonuçlanabilirdi. General Kornilov hakimiyetinin değil de Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesinin, Şubat’ta patlayan toplumsal öfkenin Ekim’de işçi sınıfının iktidarıyla sonuçlanmasının nedeni nedir? Artık sonuna yaklaştığımız bu yüzyılda işçi sınıfının iktidarıyla sonuçlanmayan sayısız devrimci kalkışmalar oldu. Ekim Devrimi’nin de kaderini belirleyen 1918-23 Alman Devrimi bunların ilk akla geleni. Neden Alman Devrimi yenilgiye uğradı da Rus Devrimi işçi sınıfının zaferiyle sonuçlandı?

Devrim kilitlendi

Çarlığı yıkan Şubat Devrimi’nden sonra iki farklı iktidar odağı ortaya çıktı. Birincisi burjuva Kadet Partisi’nin egemenliğindeki Geçici Hükümet diğeri ise kitlelerin bağımsız eylemi ve 1905 deneyimi sonucu kurulan ve Menşeviklerin çoğunlukta olduğu işçi (ve köylü) konseyleri, sovyetlerdi.

Geçici Hükümet büyük toprak sahiplerine sırtını yaslayarak savaşı sürdürüyor, savaşı sürdürmek içinde kitlelerin değişim taleplerine sırt çeviriyordu. Yoksullaşmanın artmasına karşı herhangi bir çözüm üretemiyordu. Menşevikler ise kendi devrim programlarından dolayı Geçici Hükümeti destekliyordu. Şubat Devrimi Çarlığı ortadan kaldırmanın dışında kitlelerin özlemlerine yanıt verememiş, devrim adeta kilitlenmiş durumdaydı.

Tüm İktidar Sovyetlere!

Bolşevikler ise “Ekmek, Barış, Toprak” diyerek, kitlelerin taleplerini dile getirdiler, Geçici Hükümet’ten desteğin çekilmesi ve tüm iktidarın sovyetlere geçmesi önermesiyle ortaya çıktılar.

Bu hat Lenin’in Nisan Tezleri’ni Bolşevik Partisi’ne kabul ettirmesi ve “demokratik devrim” programının hızla terk edilmesi sonucunu getirdi. Çarlığa karşı gerçekleştirilen devrim kesintisiz bir şekilde sosyalist devrime ilerlemeliydi. Kilidi ancak bu anahtar açabilirdi.

Şubat Devrimi sonrasında 23 bin üyeye sahip olan Bolşevikler işçi sınıfı içinde ve sovyetlerde bir azınlığı oluşturuyordu. İlerleyen aylarda tüm iktidar sovyetlere talebi güçlendi. Kitleler bir taraftan Geçici Hükümetin çözümsüzlüğünden diğer taraftan da Menşeviklerin bu hükümeti destekliyor olmasından dolayı her ikisine karşı hayal kırıklığı yaşıyordu. Şubat Devrimi’nin öne çıkardığı güçler devrime ihanet ediyorlardı. Bu durum, Bolşeviklerin mücadelesiyle birleşince Bolşeviklerin hızla sınıf içinde güven ve destek kazanmalarına yol açtı.

Bolşevikler hareketi geri çekiyor

Temmuz ayında toplumsal öfke yeniden bu kez silahlı sokak gösterileriyle patladı, binlerce işçi, iktidarı alması için sovyetleri zorluyordu. İşçi sınıfının bir kesiminin öne atılışı belki iktidarı almaya yetecekti ama henüz iktidarı tutacak kadar kilesel değildi. Kalkışma kana boğulabilirdi. Bolşeviklerin, sosyalist devrim stratejisi, o onda sınıfı “sabırlı” olmaya çağırma taktiğini gerektiriyordu.

Kornilov Darbesi

Temmuz’daki gösterilerden dolayı paniğe kapılan Geçici Hükümet ikili iktidara son vermek istedi. Ordu ile darbe planlarına girişti. General Kornilov, devrimin kalbi Petrograd’ı kuşatmak üzereydi. Bolşevikler darbeyi durdurma ve devrimi savunma çağrısında bulundular. Fabrika işçilerinin silahlanması, demir yollarının ve telegraflarının sabote edilmesi sonucu Kornilov Darbesi Petrograd kapılarında çöktü.

Kornilov Darbesi olarak şekillenen karşı-devrim saldırısının yenilgiye uğratılması güçler dengesini sovyetler ve Bolşevikler lehine değiştirdi. Kitleler Geçici Hükümet’in ve Menşeviklerin darbeye karşı devrimi savunamadıklarını görmüştü. Bolşevik politikalar hayata geçirilmesi karşı-devrimi önlemişti.

Darbe girişimiyle tehlikenin büyüklüğü daha da berraklaşmıştı. Devrim ya öne atılacaktı ya da karşı-devrim hortlayacaktı.

İşçiler fabrikaların ve üretimin kontrolünü ellerine geçiriyor, köylüler Geçici Hükümet’in onaylayıp onaylamamasına bakmaksızın topraklara el koyuyorlardı. Ordu ise cephede dağılmıştı, askerler savaşa karşı çıkıyordu. Kontrol kitlelerin eline geçmişti. Artık devrim en büyük hamlesini gerçekleştirmek durumundaydı. Sıra Ekim Devrimi’ne yani politik erki almaya gelmişti. Karşı-devrimci güçlerin Kornilov yenilgisinden sonra tekrar güç toplamasına fırsat vermeden 25 Ekim’de (7 Kasım) silahlı ayaklanmayla tüm iktidar sovyetlere geçti.

Sınıfın iktidar aracı

Bolşevikler olmasaydı bugün Ekim Devrimi’nden sözedemezdik. Devrimi Bolşevikler “yapmadı” ama belirtilen kilit anlarda Bolşevikler doğru tutum almasalardı Ekim Devrimi gerçekleşemezdi. Kitlelerin devrimci enerjisini, eskiyi yıkıp yeniyi kuracak vurucu güç halinde yoğunlaştıran yani işçi sınıfının ikitidar aracı Bolşevik Parti’si oldu.

Ancak bu parti Şubat’ta devrim sahnesinde belirmemişti. 1898’de kurulan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 1903 kongresinde bölünmesiyle oluşan Bolşevikler, yıllarca partiyi ve hareketi inşa etme mücadelesi verdiler. Bu mücadelelerde işçi sınıfının içinde kök saldılar. 1905 Devrimi’nde kitleselleştiler ancak onu takip eden karanlık yıllarda kimi zaman 200 kadar militanla ayakta durmaya çalıştılar. Tekrar toparlandılar, strateji ve taktiklerini verili duruma uyarlayarak, ancak devrimci ilkelerine sürekli bağlı kalarak yeniden örgütlendiler. Alman Devrimi’nde eksik olan buydu. Rosa Lüksemburg önderliğindeki Spartakist devrimci partisi çok geç kuruldu. Sınıf içinde kökleri gelişmeden Almanya devrimci sürece girdi. Parti bu sürece önderlik edecek deneyime ve sınıfın güvenine sahip değildi.

Dünya 1930’lardan sonra en derin krizine yuvarlandı, istikrarsızlık gittikçe artıyor, kirli savaş’ın bedeli çok ağır, faşistler bu pislik içinde cirit atıyor, islami hareket yükseliyor, krizin faturası işçilere çıkarılmaya çalışılıyor, ordu toplumu hazırola geçirmek istiyor. Tüm bu belirsizlikler içinde sınıf mücadelesinin gelişme olasılıkları çok yüksek. Krize işçi sınıfının kendi çözümünü dayatması mümkün.

Böylesi bir dünyada, Ekim Devrimi’ne ve derslerine sahip çıkan, kitlelerin öfkesini sömürü düzenine karşı örgütleyecek Bolşevik geleneğin inşasına her zamandan çok hem ihtiyaç hem de olanak var. Böylesi bir partinin bugünden kararlılıkla inşa edilmesi ne zaman içine gireceğimizi önceden kestirmediğimiz devrimci süreçten sosyalizmle mi yoksa barbarlıkla mı çıkacağımızı belirleyecek.

Devrimin Kazanımları

Bundan 81 yıl önce, krizin sonucu olarak çıkan Birinci Dünya Savaşı’nın ve krizin faturasını “biz ödemeyeceğiz” diye sokaklara çıkan Rus işçileri krize kendilerinden yana bir çözüm buldular. İşçiler Çarlığı ardından onun yerine kurulan burjuva hükümetini devirip asırlardır süren sömürü düzenini birkaç günde yıkarak iktidarı ele aldılar. Bize en büyük imparatorlukların bile işçilerin örgütlü gücü karşısında ne kadar çaresiz olduklarını ve kapitalistlerin yarattığı krize emekten yana çözümün mümkün olduğunu gösterdi.

Bugün burjuva aydınları ve onların kuyruklarına takılmış modern solcular, Ekimin kazanımlarını hasır altı edip, Ekim Devrimi’ni eleştiriyi meziyet sayıyorlar. Bugün burjuvalardan ve devletten dilendikleri demokrasi, Ekim’de işçilerin yarattığı demokrasiden, Lenin deyimiyle, “milyonda biri olamayacak kadar küçük”. Ve Ekim Devrimi, “üretenlerin yönetenler olması” gerektiğinden hareketle mücadele edenler için hala sınırsız bir ilham kaynağı.

Ekim’de Ne Oldu?

İşçiler daha iktidara gelir gelmez üretim araçlarına el koydular, üretimi ve mülkiyeti toplumsallaştırdılar. Fabrikaları ve devleti tarihte ilk kez işçiler yönetmeye başladı. Bu anlamıyla devrimin ilk işi üretimde işçi kontrolünü yasallaştırmak oldu. Grev yapmak, sendika kurmak yasalarla güvence altına alındı. Para, miras bırakma kaldırıldı.

Eğitim

İşçi fakülteleri kuruldu. Zihin özürlü çocuklar için okullar açıldı, okul öncesi çocuklar için anaokulları kuruldu. Eğitim parasız ve eşit hale getirildi. Dünyanın en iyi yazarlarının kitapları ucuz fiyatlara basılarak herkese ulaşması sağlandı. İsteyen herkes gazete çıkarıyor bunun için devletin kağıt stokları ve matbalardan ücretsiz yaralanabiliyordu.

Ordu

Her türden rütbe ve rütbe işaretleri kaldırıldı subaylar ve üst düzey generaller askerler tarafından oylama ile seçiliyor. Onur kırıcı selamlama ve emir eri gibi uygulamalar kaldırılıyor savaş hali dışında.

Ulusal Sorun

Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı kabulleniliyor, dileyen millet bağımsızlığına kavuşabiliyordu.

Kadınlar

Yayınlanan kararnameyle devlet sadece sivil evliliği tanıyor. Gayrı meşru kavramı ortadan kalkıyor. Evlilik dışı doğan çocuklar evlilik içi doğan çocuklarla aynı haklara sahip oluyordu. Boşanma için tek tarafın rızası yeterli oluyordu. Kadınların ezilmesine yarayan her türlü yasa ortadan kaldırıldı.

Eşcinsellik suç olmaktan çıkarıldı.Kadınların ev emeğinden kurtulmaları için ortak çamaşırhaneler, komünal lokantalar ve kreşler açıldı.

Devrimin anayasası dünyanın bugüne kadar gördüğü en demokratik anayasaydı.

 

Şubat 1917 Devrimi

“Barış, Toprak ve Ekmek İstiyoruz!”

Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ederken Rusya 1917 yılına devrimci çalkalanmayla girdi. Savaşın yarattığı yıkıma duyulan tepki grev, gösteri, polis ve askerlerle çatışmalara dönüşdü. Şubat ayında işçiler sekiz saatlik iş günü, savaş, ücret artışı gibi sorunların çözülmesi için sokağa döküldüler.

9 Ocak 1917’de 1905 devrimine yol açan Kanlı Pazar’ı anma gününde 114 işyerinden 137.500’e yakın işçi greve çıktı. 18 Şubat’ta 40 bin işçinin çalıştığı Putilov işletmelerinin birinde işçiler yüzde 50’lik ücret artışı talebinde bulundular. 21 Şubat’ta bu işçiler işten atıldılar. Grev diğer işletmelere yayıldı. İşverenin lokavt ilan etmesi işçileri yıldırmak bir yana daha da kızdırdı ve grev daha da yaygınlaştı.

Petrograt’ta Şubat ortalarında on gün yetecek kadar ekmek stoğu kalmıştı. Askeri bölge komutanı ve belediyenin ortak girişimiyle ekmeğin karneye bağlanması kararı alındı. Bunu duyan insanlar dükkanların önünde uzun kuyruklar oluşturdular ve dükkanları boşalan fırıncılar kepenk indirdi. Halk kalabalık gruplar halinde dükkan camlarını kırmaya başladı. Bu olaylar ertesi gün de devam etti. 23 Şubat Uluslararası Kadın Günüydü. Fabrikalardaki konuşmalardan sonra kalabalık kadın grupları sokağa döküldü. Artık bütün Petrograt “Kahrolsun Otokrasi!”, “Kahrolsun Çar!”, “Artık ekmek istiyoruz!” sloganlarıyla çınlıyordu. Her tarafda kızıl bayraklar görülmeye başlanmıştı.

Ertesi gün de işçi hareketi dinamizminden birşey kaybetmedi. Grev devam etti ve gün boyunca 158.583 işçinin çalıştığı 131 işletme kapatıldı. Polis Raporları askerlerin ve hatta Kazaklar’ın(özel asker) işçileri bastırmaya hazır olmadıklarına dikkat çekiyordu. Kazaklar’da gözle görülür bir hareketsizlik, askerlerde ise “Daha iyi bastırın!” şeklinde grevcilere destek geliyordu.

26 Şubatta ilk kez bir askeri ayaklanma oldu. Bir çok asker sokaklarda kalabalığa katıldı. Sabah saatlerinde Nevski Meydanı’na giden Muhafız Alayı Talim Müfrezesi’nin halkın üzerine ateş açmasına kızgınlık duyan aynı alayın 4. bölüğü hemen Nevski Meydanı’na giderek onları görev yerlerinden uzaklaştırmak istedi. Polislere “gaddarlar” diye bağırarak onların üzerine birkaç el ateş açtılar. 25 bin dolayında asker kışlalarını terk ederek kalabalığa karıştı. Bir başka kaynağa göre saf değiştiren asker sayısı 70 bine ulaşmıştı. 28 Şubat Çarcı güçlere son darbenin vurulduğu gün oldu. Rejime bağlı askeri birliklerin son kalıntıları da teslim oldu. Çar’ın bakanları ya tutuklandılar, yada yeni yöneticilere teslim oldular.

Devrim tamamen kendiliğinden ve plansız bir biçimde gerçekleşti. Bu büyük ayaklanmaya hazırlanmakta olan tek bir parti bile yoktu. Lenin ve başka Bolşevik önderler dahil kimse bu devrimin yaklaştığının farkında bile değildi.

Geçici Hükümet Şubat Devrimi sırasında ve sonrasında mantar gibi çoğalan sovyetlerde çoğunluğa sahip Menşevikler’in ve Sosyalist devrimcilerin desteğini aldı. Rejimin uğradığı ekonomik ve siyasal felç, hükümetle işçi, köylü ve asker kitlelerini birbirinden kopardı. Yeni hükümet, burjuvalardan, liberal toprak sahiplerinden oluşuyordu. Bunlar ne barış , ne ekmek, ne de tam özgürlük verebilirlerdi. Toprak reformu yapamazlardı. Çünkü sırtını toprak ağalarına dayamışlardı.

Şubat Devrimi, Çarlığı devirdi ama kapitalizmi yıkamadı, savaşa son veremedi. Proleteryanın sınıf bilinci ve örgütlülüğü henüz sistemle kopuşmayı sağlayacak düzeyde değildi. Şubat devrimi egemen sınıfa karşı mücadeleye girişen işçilerin egemen sınıfa ait fikirlerden ne denli kolayca uzaklaştığını gösterdi.

Devrim Mi, Darbe Mi?

Ekim Devrimi’nin “darbe” olarak nitelendirilmesi Rusya ve Doğu Bloku rejimlerinin 1989-91’de çökmesiyle hız kazandı. Yakın tarihçilerden Richard Pipes Ekim Devrimi’ni “Modern bir darbe” olarak tanımlıyor. Anarşistler ve kabesi yıkıldıktan sonra hızla sağa savrulan ”komünist”ler bu kervana katıldılar. İddiaya göre Şubat “gerçek” bir devrimdi. Bu devrimin doğal sonucu demokratik-parlamenter bir rejim olmalıydı. Ancak bir avuç darbeci Bolşevik, 25 Ekim’de ayaklanarak iktidara elkoydular ve diktatörlüklerini kurdular. Şubat-Ekim arasındaki süreci incelediğimizde ise bu iddialardan bambaşka bir gerçeklik ortaya çıkıyor.

Şubat Devrimi

Şubat Devrimi üç anahtar konuyu gündeme getirdi. Savaş, Toprak ve Fabrikalar. Üç tane kilit siyasal güç vardı. İlki Burjuva Partisi; anayasacı demokratların oluşturdukları Kadetler. İkincisi işçi sınıfı partileri Menşevikler ve Bolşevikler. Üçüncüsü ve son olarak aydınlar hukukçular ve kentli orta sınıfın başka kesimlerinden gelse de köylülere dayanan Sosyalist Devrimciler (SD).

İşçi sınıfı Şubat Devrimi ile Çarlığı devirmiş olsa da ikili iktidarı engelleyemedi. Geçici Hükümette Kadetler egemendi. Yeni hükümet Şubat Devrimi’nden sonra mantar gibi çoğalan Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler’in desteğini almıştı.

Geçici Hükümet köylülere toprak dağıtmayı reddediyor savaşa devam yemini ediyordu. Kadet lideri Milyukov “Rusya kanının son damlasına kadar savaşacaktır” diyordu. Bu sözlere karşı gelişen mitingler, protestolar, kitlesel gösteriler, savaş yanlısı ve savaş karşıtları arasındaki sokak çatışmaları Milyukov’un hükümetten uzaklaştırılmasına yol açtı. Halk desteğini gittikçe yitiren Geçici Hükümet güven tazelemek için ılımlı sosyalistler ve Sosyalist Devrimciler’e yaslandı. Kerenski lider oldu.

Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler Geçici Hükümet’i desteklemekten memnundular. Gelecek devrimin burjuva devrimi olacağına inanıyorlardı.

Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler köylülerin topraklara el koymalarını sadece onayladılar. Ancak Menşevikler fabrikaların işçilerin denetimine geçmesine şiddetle karşı çıkıyorlardı.

Temmuz’da Geçici Hükümet, askerleri tekrar cepheye döndürmek konusundaki Kerenski’nin başarısızlığından sonra, Çek paralı askerleri kullanınca bunalım patlak verdi. İşçiler ve askerlerin öfkesi neredeyse bir ayaklanmaya dönüştü.”Gösteriden fazla, devrimden az” birşeydi bu, Lenin’in sözleriyle. Bir keresinde öfkeli bir kalabalık sovyete dalmış ve yüzü öfkeden bembeyaz olmuş bir işçi kürsüye fırlayıp yumruğunu Sosyalist Devrimciler’den Çernov’a sallayarak şöyle demişti “Sana verildiğinde iktidarı al”. Oysa Sosyalist Devrimciler’le, Menşevikler’in buna hiç niyetleri yoktu.

“İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır.”

Ağustos ayında mülk sahibi sınıfların giriştiği Kornilov darbesi, bu sıkışmışlıktan askeri diktatörlükle çıkma amacını güdüyordu. Bolşeviklerin yükselmesinde, Kornilov darbe girişimine karşı gösterdikleri taktiksel tutum ve direnişin etkisi büyük oldu. Tüm cephelerde darbeyi engellemek için mücadele verirken reformistlerin ve Geçici Hükümet’in iki yüzlülüğünü sergileyen Bolşevikler’di.

Şubat Devrimi ile birlikte işçilerin ve köylülerin çözülmesi için mücadele ettikleri üç sorunda barış, toprak ve ekmek taleplerini sadece Bolşevikler savundular ve bunların gerçekleşmesinin bütün iktidarın sovyetlerde birikmesiyle mümkün olacağını anlattılar. Diğer partiler, bu taleplere sırtlarını çevirdikçe emekçilerin desteğini yitirdiler.

Bolşevikler, Şubat’ta kurulan sovyetlerde çok küçük bir güçtüler. Bunun bir nedeni, işçilerin reformist fikirlerin etkisinde olmalarıydı. Şubat-Ekim süreci işçi sınıfın çoğunluğunun reformistlerin etkisinden sıyrılıp sosyalizme yönelmesinin tarihidir. Lenin ayaklanmanın bir parti darbesi değil, ancak kitle devrimini taçlandıracak bir eylem olacağı konusunda ısrarlıydı. Ekim’e darbe diyenler, 1917’nin Temmuz günlerinde, Lenin’in ayaklanmaya karşı çıkmak için parti komiteleri içerisinde verdiği mücadeleyi görmezden gelmekteler. Bolşevikler “işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır” ilkesine bağlı kaldılar.

Ayaklanma

Ayaklanma öncesinde yapılan sovyet seçimlerinde, Bolşevikler 490 delegenin 390’ına sahiptiler. Bolşevikler, işçi sovyetinin çoğunluğunu kazandıktan sonra ayaklanma tarihini belirlediler. Ayaklanmanın pratik örgütleyicisi, aynı zamanda sovyet başkanı olan Troçki’ydi.

Bolşevikleri darbeci olmakla suçlayanlar, milyonlarca işçinin darbe yaptığını idda etmiş oluyorlar!

Ekim’in devrim olduğu konusunda Bolşeviklerin karşıtları Menşevikler bile çok netti. Menşevik N. N. Suhanove şöyle yazar: “Halkın ezici çoğunluğu partinin ardından geliyorken, parti zaten fiiliyatta bütün iktidar ve otoriteyi ele geçirmişken ulusal ayaklanmadan değil, askeri konspirasyondan söz etmek, açıkçası abesle iştigaldi. Bolşevizmin düşmanları için bu, kasıtlı bir abeslikti...”

Menşeviklerin önde gelen islimlerinden Martov da şunları söylüyordu: “Karşımızda proletaryanın zaferle sonuçlanan ayaklanması olduğunu anlayınız lütfen, proletaryanın neredeyse tamamı Lenin’i destekliyor ve ayaklanmadan toplumsal kurtuluşunu bekliyor.”

Eski İşçi Demokrasisi; Sayı 9; Ekim 1998

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön