Güncelleme:
09.11.2006
             

 

Site içi arama


google'da ara
antikapitalist'te ara


Neden Troçkist Olmalıyız?

İşçi sınıfı yaklaşık 200 yıl önce ortaya çıktığından beri kapitalist sınıfın sömürüsüne karşı mücadele ediyor. Marks, 1800’lü yılların işçi mücadelelerinden ve 1871’de Parisli işçilerin kurduğu ilk işçi devleti deneyiminden şu sonuçları çıkardı:

“Kapitalizm bir dünya sistemidir ve bütün dünya işçilerinin çıkarı ortaktır. İşçi sınıfı aydın bir tabaka tarafından kurtarılamaz, ancak kendi bağımsız kitlesel eylemi ile sosyalizmi kurabilir. İşçiler mevcut devlete el koyarak yeni bir toplumu kuramazlar, bu devleti yıkıp yerine yeni bir işçi devleti kurmak zorundadırlar.”

Bunlar aşağıdan sosyalizm geleneğinin temel tezleri haline geldi. Ütopik sosyalistler ve anarşistlerden farklı olarak bu fikirleri savunanlar kendilerini Marksist diye adlandırdılar.

Leninizm

1914 Birinci Paylaşım Savaşı dünya işçileri için yeniden tarihsel bir bölünme dönemiydi.

1800’lerin sonundan o güne gelinceye kadar işçiler Avrupa’da kitlesel olarak sendikalarda ve sosyalist partilerde örgütlenmişlerdi. Avrupa sosyalist partileri, kapitalizmin kendiliğinden sosyalizme evrileceği düşüncesinden etkilenmeye başladılar. Parlementoya sosyalist milletvekillerinin seçilmesi ile toplum değiştirilebilirdi. Bu akım Marks’ın savunduğu temel tezleri özünde terketmişti. Rosa Lüksemburg toplumun tepeden reform ile değil aşağıdan işçilerin kitlesel eylemi ile, devrimle dönüştürüleceğini savunurken aşağıdan sosyalizm geleneğini devam ettiriyordu.

Avrupa sosyalist hareketinin reformist fikirleri savunan kanadı savaş çıktığında kendi hükümetlerini destekledi. Ama hala kendilerine Marksist diyorlardı. Rosa Lüksemburg, Troçki ve Lenin, farklı uluslardan işçilerin birbirleriyle değil kendi kapitalist sınıflarına karşı savaşmasını savundular. Dünya sosyalist hareketi içinde bu tutumu savunanlar kendilerini Leninist olarak adlandırdılar. O gün artık gerçekten Marksist olmak Leninist olmak anlamına geliyordu.

Savaş devrimlerle bitti. Rusya’da, ardından Almanya’da, Macaristan, Avusturya ve İtalya’da devrimler oldu.

Sürekli Devrim

Bolşevikler 1902’de Rusya’da Avrupa’dan çok farklı koşullarda devrimci bir işçi partisi inşa etmeye başlamışlardı. Rusya’da Avrupa’daki gibi burjuva devrimleri olmamıştı. Ülkeyi hala Çar yönetiyordu. Sendikalar yoktu. Yasal kitlesel sosyalist partiler yoktu. İşçi sınıfı nüfusun çok küçük bir bölümünü oluşturuyordu. İşçilerin iktidara gelme mücadelesi Rusya’da aynen Avrupa’da olduğu gibi kapitalist sınıf önderliğinde bir burjuva devrimle Çarlık yıkıldıktan sonra mı başlamalıydı? Yoksa işçiler devrime önderlik ederek hem Çarlığı hem de kapitalist düzeni birlikte mi yıkmalıydılar? Ama Rusya gibi geri kalmış bir ülkede sosyalizm nasıl kurulacaktı? Bu tartışmalar Rus Marksistlerini üçe böldü. Menşevikler kapitalist sınıfın önderlik ettiği bir burjuva devrimini savundular. Ancak bundan sonra kapitalizmin gelişmesi ile işçiler sayıca güçlenecek ve demokratik bir ortamda sosyalizm mücadelesi vereceklerdi. Bu tutumları nedeniyle Menşevikler, 1917 Şubat’ında Çarlık işçi sınıfı tarafından devrildiğinde işçi konseylerinin iktidarı almasına karşı çıktılar ve burjuva parlementoyu desteklediler.

Troçki, nüveleri Marks’ta bulunan sürekli devrim teorisini savundu. Bu teoriye göre, Rusya’da burjuvazi işçi sınıfından korktuğu için Avrupa’daki gibi Çarlığa karşı bir devrime önderlik etmeyecek aksine işçilere karşı Çarlık ve kapitalistler birleşecekti. Dolayısıyla devrime sadece işçi sınıfı önderlik edebilirdi. Öte yandan devrim tek bir ülke ile sınırlı kalmayacağından gelişmiş ülkelerin işçilerinin yapacağı devrimler Rusya’da sayıca zayıf olan işçilerin imdadına yetişebilirdi. Lenin ortada duruyordu. Biryandan devrime ancak işçilerin önderlik edeceğini savunuyor ama işçi sınıfının küçük olduğu için devrimden sonra işçi-köylü hükümetinin kurulacağını düşünüyordu.

1917 Şubat’ında işçiler Çarlığı yıktılar ve Ekim ayında da Bolşeviklerin önderliğinde iktidarı aldılar. Rus devrimi Avrupa devriminin bir parçası olarak gerçekleşti. Şubat devriminden öğrenen Lenin, Troçki’nin haklı olduğunu kabul etti. Troçki ise devrimin başarıya ulaşması için devrimci partinin gerekliliğine ikna olarak Bolşevik partisine katıldı. Rus devriminin bu iki lideri “bütün iktidar sovyetlere” sloganının sovyetlerde (işçi konseylerinde) çoğunluğun fikri haline gelmesi için birlikte mücadele ettiler.

Troçki hem 1905 devriminin hem de 1917 devriminin önderleri arasındaydı. Her iki devrimde de işçiler tarafından Petrograd sovyeti başkanlığına seçildi. 1917’de ayaklanmayı örgütleyen sovyet askeri devrimci komitesinin başkanıydı. Devrim sonrasında işçi devletini 14 emperyalist ülke ordularına ve içerdeki karşı devrim ordusuna karşı savunan Kızıl Ordu’nun kurucusu ve komutanı oldu. 1919’da kurulan dünya komünist partilerinin uluslararası örgütü Komünist Enternasyonal’in manifestosunu yazan ve Lenin’le beraber en çok saygı duyulan iki liderden biriysiydi.

Kuşatılan Devrim

Troçki ve Lenin bu dönem boyunca ortaya çıkan yeni sorunlara ve durumlara cevap veren politikalar oluştururken yine aşağıdan sosyalizm geleneğinin temel tezlerini esas alıyorlardı: işçi sınıfının merkezi rolü ve enternasyonalizm.

Lenin 1921’de “Rus devriminin kaderi Alman devriminin başarısına bağlıdır” diyordu. Alman devrimi, işçi sınıfı içinde uzun bir mücadele ile inşa edilmiş bir devrimci parti olmadığı için yenildi.

Rusya’da işçi devleti zaten az gelişmiş olan, savaş ve iç savaşta iyice yıkıma uğrayan Rusya’da izole oldu. Sanayii çöktü. Açlık ve kıra göç başladı. Devrimi yapan en militan işçiler iç savaşta öldürülmüştü. Sovyetleri çalıştıracak olan fabrikalar ve işçiler yokolurken işçi iktidarı da parti iktidarına doğru evriliyordu. Partinin giderek sovyetleri ikame etmesi bürokrasinin yükselmesi için ortam hazırladı.

Sol Muhalefet

Troçki yeni bir devrimci durum oluşuncaya kadar devrimin kazanımlarını korumak için mücadele etti. Troçki liderliğindeki Sol Muhalefet işçi demokrasisini korumak için parti, sovyetler ve sendikalarda işçi denetimini sağlamayı, üyelerinin sadece %16’sı işçilerden oluşan partiye daha fazla işçi kazanmayı, işçi sınıfına toparlanma olanağı sağlamak için sanayileşmeye ağırlık vermeyi, gönüllülük temelinde tarımda kollektifleştirmeye gitmeyi savunuyordu.

Stalin Sol Muhalefet’i partiden tasfiye etti. Troçki önce partiden sonra da SSCB’den atıldı. Kırda zorunlu kollektifleştirme ile beraber hızlı sanayileşme politikası uygulamaya sokuldu. Hızlı sanayileşme politikası Stalin’in ifadesiyle “Batı’nın 100 yılda gerçekleştirdiği sanayileşmenin 10 yılda yapılmasıydı”. Böylesi bir hedefe örgütlenme, sendikalaşma, greve çıkma özgürlüğü olan işçilerle ulaşılamazdı. İşçi sınıfı devrimin en son kazanımlarını da kaybetti. Rejim muhalifleri zorunlu çalışma kamplarına dolduruldu, işçi haklarını savunanlar karşı devrimcilik ve vatan hainliğinden yargılandı. Devrim kaybedildi.

Karşı Devrim

Rusya’da artık yeni bir egemen sınıf haline gelmiş olan bürokrasi daha 1925’de Marksizmin en temel ilkelerinden biri olan enternasyonalizmi, tek ülkede sosyalizmin kurulamayacağı fikrini çöpe atmıştı. SSCB’nin sanayileşerek Batı ile askeri rekabette bir süpergüç haline gelmesi hedefi, “sosyalist anavatanın inşası” yalnızca Rusya’daki işçilerin acımasızca sömürülmesi ile değil aynı zamanda başka ülkelerin işçilerine ve Komünistlerine de ihanet edilmesini gerektiriyordu. 1926 İngiliz genel grevi, 1925-27 Çin devriminde Moskova bürokrasisi komünistleri kendi egemen sınıflarıyla uzlaşmaya iterek yenilgiye sürükledi, Almanya’da faşizme karşı mücadele bu kez tam tersi aşırı sol politikalarla sosyal demokrat ve komünist işçilerin biraraya gelmesi engellendi. 1936 İspanya iç savaşında ve Fransız genel grevinde tekrar KP’ler halk cephesi politikalarıyla kendi egemen sınıflarını desteklemeye ikna edildi. Troçki ve onu izleyen çok az sayıda sosyalist bütün bu süreçte aşağıdan sosyalizm geleneğini ısrarla savundular. Stalin önderliğindeki bürokrasi bütün politikalarını Ekim devriminin prestijini kullanarak kabul ettirebildi bu nedenle bütün ihanetlerini sosyalizm, Leninizm adını kullanarak yaptı. Zorunlu çalışma kamplarında kalk borusu olarak enternasyonal marşı çalınıyordu.

Marksist Gelenek

Aynen 1914’te 1. Dünya savaşını savunanların kendilerine Marksist demeleri gibi, eski doğu bloğu ülkelerinde asker zoruyla kurulan devlet kapitalisti rejimleri sosyalizm diye savunanlar da Marksist ve Leninist olduklarını söylüyor. Sosyalizmde grev ve örgütlenme hakkının olmayacağını savunanlar da, bizzat işçiler tarafından yıkılan rejimleri hala “sosyalizmdi” diye savunanlar da kendilerine Marksist, Leninist diyor.

Bu nedenle bugün sosyalistlerin kendilerine Marksist, Leninist demeleri birşey ifade etmiyor. Bugün Marks’ın, Rosa’nın, Lenin’in taşıdığı aşağıdan sosyalizm geleneğini savunmak isteyenler Troçkist olmak zorundalar.

Eski İşçi Demokrasisi; Sayı 2; Mart 1998

'Antikapitalist nedir' sayfasına dön
sayfa başına dön